SON DAKİKA
Hava Durumu

#Iklim Krizi

YENİŞEHİR YÖREM - Iklim Krizi haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Iklim Krizi haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

‘İklim krizi doğal değil, kapitalizmin krizidir’ Haber

‘İklim krizi doğal değil, kapitalizmin krizidir’

Küresel İklim Eylem Günü kapsamında Bursa’da önemli bir buluşma gerçekleşti. Bursa Su Kolektifi, Bursa Kent Meydanı’nda bir basın açıklaması düzenledi. Açıklamayı, Yenişehir Emek ve Demokrasi Platformundan Erkan Erdem ile Ebru Yalman birlikte okudu. Açıklamaya Yenişehir’den katılım sağlayan Tüm Emeklilerin Sendikası Yenişehir Şubesi Başkanı Kamettin Baştürk ve Tüm Emeklilerin Sendikası İnegöl Temsilcisi Adnan Yıldız da destek verdi. Çok sayıda kolektif gönüllüsü, ekolojist ve dost kurum da eylemde yer aldı. Basın açıklamasında iklim krizinin giderek derinleştiği, susuzluk ve kuraklığın özellikle Bursa’da ciddi sonuçlar yarattığı, kapitalist politikaların doğayı ve toplumu ağır bedeller ödeterek yıkıma sürüklediği vurgulandı. Basın açıklamasında şunları kaydedildi: “Sınırsız büyüme kaynaklı doğal alanların yıkımı ve iklim krizinin etkisiyle birlikte seller, yangınlar, kuraklık gibi afetlerde binlerce insan hayatını kaybediyor. Doğal yaşam alanları çorak felaket bölgelerine dönüşüyor, birçok canlı yersiz yurtsuz kalıyor ve ölüyor. İklim krizi, gelecekte yaşayacağımız bir öngörü değil, günümüzde tanık olduğumuz acı bir gerçekliktir. Susuzluk, kuraklık ve sellerin tanığıyız. Bu yıl Bursa’da kuraklık ciddi boyutta yaşandı. Tarlalar sulanamadı, barajlarımız kurudu. Bunları yaşadık, bundan sonra rahatız diyemiyoruz. Kapitalist devlet, halkın değil, işbirliği içinde olduğu sermayenin çıkarlarını koruduğu için daha kötüsü bizi bekliyor. İklim krizine etkisi 84 kat fazla olan metan gazı her geçen gün daha çok donmuş toprağın erimesiyle havaya karışıyor. Dünyanın ortalama sıcaklığı son 20 yılda 0,6 derece artması havada su buharını %4 arttırdı. Bu da daha çok sel, tayfun, kasırga, hortum gibi felaketleriyle yüzleşmemize neden oldu. İşte bu nedenle diyoruz ki, iklim krizi, su krizidir. İklim krizi, suyu giderek topraktan uzaklaştırıp denize doğru sürüklüyor. Yer altı sularımız sanayi tarafından kaçak su kuyularıyla hortumlanıyor. Derelerimiz maden şirketlerine, kömür santrallerine tahsis edildi. Kapitalizm, daha çok satmak için kalitesiz üretim ve hızla bozulan ürünlerle, halkı daha çok tüketime zorluyor. Üretimin her aşamasında CO2 ile havayı, kullandığı suyla derelerimizi kirletiyor. Çiftçi kirletilmiş dereden su kullanamıyor. Böylelikle sermaye iklim krizi ile yarattığı su krizini, derelerimizi kirleterek daha da körüklüyor. İklim krizini önlemede en önemli varlık ormanlar kapitalimin yağması altında. Yağmur ormanları, maden ve diğer her türlü talana kurban ediliyor. Ülkemizde durum içler acısı. Türkiye orman yangınlarında kaybettiği alanın çok daha fazla orman alanı, maden, enerji, ulaşım vb projelerine verdi. AKP iktidarının ucube maden ve inşaat temelli ekonomisi için kanun yönetmeliklerimiz değiştirildi. Birçok ilin %80’i içinde orman ve köyler, tarlalarla birlikte maden şirketlerine tahsis edildi. Bu da yetmedi, son kanun değişiklikleriyle korunmakta olan doğal kalmış son kaleler, milli parklar, tabiat parkları, sulak alanlar, muhafaza ormanları ve hatta tarlalarımız, zeytinliklerimiz, maden ve enerji şirketlerinin yağmasına açıldı. İklim krizine karşı yapılacak onlarca iş varken İklim Kanunu adı altında bir ticaret kanunu yürürlülüğe alındı. Su kaynaklarımızın tahsisinde kanunlarımızda insan ve tarım önceliği bozularak sanayi ve maden önceliğine dönüştürüldü. Tüm bunlar olurken dünya ülkeleri 30 yıldır BM Birleşmiş Milletler öncülüğünde, iklim krizine sözde çözüm arıyor. Anlaşmalar, sözleşmeler imzalanıyor ancak atmosferde CO2 artmaya, dünya ısınmaya devam ediyor. İşte bu müzakerelerinin sonuncusu bu hafta Brezilya’da başladı. Bugün, Brezilya’da, iklim krizi ile mücadele sözü veren devletlerarasında COP 30 iklim müzakereleri sürerken, dünyanın dört bir yanında milyonlarca insan aynı cümleyle sokaklarda: Bu dünya bizim! Dünya halkları şu soruyu soruyor: Kimin için büyüyoruz, kimin için yaşıyoruz, ne için ölüyoruz? İklim krizi doğal değil, kapitalizmin krizidir. Krizin nedenini ekosistemin kendi varoluşuna ya da bireylerin yaşam tarzına bağlayanlar, doğayı ve emeği metalaştıran mevcut ekonomik düzeni bize unutturmak isteyenlerdir. Dünyamız yaşamı her an yeniden üretirken, insanlığın mahkum edildiği kapitalist sistem, dünyadaki tüm halkların ve yeryüzündeki tüm canlıların sırtına basıp yükseliyor. Sistemin yarattığı eşitsizlik, adaletsizlik, savaşlar ve yoksulluk doğayı bir bütün hâlinde sömürüyor. Bugün, iklim müzakere salonları içerisinde büyük sermayedarlar, savaş tüccarları, petrol, kömür lobileri, toplumsal adaleti sağlamak gibi bir derdi olmayan sözde liderler, iklim krizi ile mücadele maskesi altında kapitalist büyümenin peşinde koşarken, bizler bu salonların dışından, yaşamın tam ortasından sesleniyoruz: Tüm canlılar için adalet sağlanmadan iklim krizi ile mücadele edilemez. Sınırsız büyüme kaynaklı doğal alanların yıkımı ve iklim krizinin etkisiyle birlikte seller, yangınlar, kuraklık gibi afetlerde binlerce insan hayatını kaybediyor. Doğal yaşam alanları çorak felaket bölgelerine dönüşüyor, birçok canlı yersiz yurtsuz kalıyor ve ölüyor. Doğa ve yaşam savunucularına, iklim aktivistlerine, çevre ve ekoloji gazetecilerine yönelen sistematik saldırılar artıyor. Failimizi çok iyi tanıyoruz: Hepsi aynı sermaye çıkarlarının, aynı cezasızlık düzenin, aynı baskı mekanizmalarının farklı yüzleridir. Son olarak aramızdan alınan, ekoloji mücadelesinin yılmaz savunucularından biri olan sevgili arkadaşımız Hakan Tosun’u özlemle anıyor, bu cinayetin asla karanlıkta kalmayacağını bir kez daha haykırıyoruz. “Hakan Tosun’a ne oldu?” sorusunun cevabı yanıt bulana ve tüm sorumlular cezalandırılıncaya kadar hesabını sormaktan vazgeçmeyeceğimizi bir kez daha hatırlatıyoruz. Kömürden hızla çıkış için takvim hazırlanmalı ve titizlikle uygulanmalıdır. Suyun kirletilmesi ve kaçak su kullanımı en ağır suç olmalıdır. Suyu kirletenler ve kaçak kullananlar kanunlardaki en caydırıcı ve ağır suçlarla yargılanmalıdır. Sanayi bölgeleri arıtma tesislerinde, atık su çıkışı olmadan, kirletilmiş suyu sürekli arıtan sistemler geliştirilmelidir. Çatılara, devlet destekli güneş panelleri kurma seferberliği başlatılmalıdır. Ormanların maden, enerji ve diğer nedenle tahsisi durdurulmalıdır. Orman yangınlarına izin vermeyecek etkin önlemler alınmalıdır. Standartlaşma ve kaliteli, uzun ömürlü ürünler üretme zorunluluğu kanunlarda tanımlanmalı ve standartlar sürekli yükseltilmelidir. İklim krizinin çözümü iklim adaleti temelinde ele alınmalıdır. Temiz suya ulaşım, sağlıkla gıda ve barınma temel bir hak olarak tanımlanmalı, ticarileştirilmemelidir. Doğanın hakları doğanın kendi yasasına göre belirlenmelidir. Hayvan özgürlüğü ve hayvanların yaşam hakkı güvence altına alınmalıdır. İklim krizi ile mücadele etmek için bütüncül bir ekosistem planlaması yapılmalıdır. Fosil yakıt projeleri başta olmak üzere doğal sistemler üzerinde geri döndürülemez tahribata neden olan tüm yıkıcı projeler sonlandırılmalıdır.”

Bursa’da yanan ormanlar Milli Ağaçlandırma Günü’nde yeniden yeşeriyor Haber

Bursa’da yanan ormanlar Milli Ağaçlandırma Günü’nde yeniden yeşeriyor

"Şahidimiz toprak, imzamız fidan, sevdamız Yeşil Vatan" sloganıyla düzenlenecek etkinlikte, Bursa genelinde 12 ilçede 90,7 hektar alanda toplam 96 bin fidan toprakla buluştu. 2025 yılı fidan dikim töreni, Gürsu ilçesi Karahıdır Mahallesi’nde geçtiğimiz temmuz ayında çıkan orman yangınında zarar gören bölgede gerçekleştirildi. 11 Kasım Salı günü saat 11.11’de başlayan törene Bursa Valisi Erol Ayyıldız, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve İletişim Teknolojileri Komisyonu Başkanı ve AK Parti Bursa Milletvekili Mustafa Varank, AK Parti Bursa İl Başkanı Davut Gürkan, Gürsu Belediye Başkanı Mustafa Işık, Yıldırım Belediye Başkanı Oktay Yılmaz, Bursa Ticaret ve Sanayi Odası (BTSO) Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Burkay, Bursa Orman Bölge Müdürü Erdal Şahan, yangın şehitlerinin aileleri, kamu kurum ve kuruluşları, yerel yönetimler, sivil toplum kuruluşları, öğrenciler ve vatandaşlar katıldı. Törenin ardından katılımcılarla birlikte yangından etkilenen alana 30 bin fidan dikimi gerçekleştirildi. 26 Temmuz 2025 tarihinde çıkan orman yangınına ekipler 13 dakika gibi kısa sürede müdahale etmiş ancak yüksek sıcaklık, düşük nem ve kuvvetli rüzgarın etkisiyle 953 hektarlık alan zarar görmüştü. Olumsuz hava şartlarına rağmen 29 Temmuz’da kontrol altına alınan yangın 4 Ağustos’ta tamamen söndürülmüştü. Yangının ardından Orman Genel Müdürlüğü ekipleri bölgede hızlı bir çalışma başlatarak hem hasar tespitlerini tamamladı hem de yeniden ağaçlandırma hazırlıklarına başladı. Yanan alanlarda kızılçam, fıstıkçamı, çınar, kestane, defne, ıhlamur, servi, sedir ve mazı fidanlarından oluşan 300 bin yeni fidanla Bursa’ya yakışan yeni bir orman kurulacak. Gönüllü olarak söndürme çalışmalarına katılan şehitler unutulmadı Programda konuşan Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve İletişim Teknolojileri Komisyonu Başkanı ve AK Parti Bursa Milletvekili Mustafa Varank, "Biliyorsunuz Bursa çok büyük bir yangın felaketi geçirdi. Yangın felaketi esnasında yurdumuzda faaliyet gösteren her bir kuruluşumuzun kendi değerlerine nasıl sahip çıktığını, Bursa’sına nasıl sahip çıktığını, yakinen şahit oldum ve hamd ederek rabbimize şükrettik. İşte iki kardeşimiz o esnada canları pahasına orman yangınlarıyla mücadele ederken şehit oldular onlara Allahtan rahmet diliyoruz. Bu arkamızda gördüğündün alanlar ve Bursa’da birçok alan maalesef yangında yitirdiğimiz alanlar. Ama Milli Ağaçlandırma Günü vesilesiyle işte buradayız. Biz bu alanları tekrar yeşillendireceğiz, tekrar buraları fidanlarla, ağaçlarla buluşturacağız" dedi. Yanan alanlar tekrar yeşerecek Orman yangınları sonrası birçok spekülasyon yapıldığını ve yanan ormanlık alanların farklı amaçlarla kullanıldığını iddia edilmesi üzerine fidan dikim töreninde cevap veren Varank, "Biliyorsunuz birçok spekülasyon yapılıyor, bu orman yangınları sonrasında bu araziler nasıl kullanılıyor, farklı amaçlarla mı kullanılıyor diye spekülasyonlar yapılıyor. Kanunen de anayasayla da sabittir ki yanan alanlar, yanan ormanlar sadece orman yapılabilir. İşte onun örneğini de biz bugün burada gösteriyoruz. Bugün burada ağaçlandırmaya başlayacağız, ama yukarıdaki alanlar hazır hale gelince de orada ağaçlandırmamızı yapmış olacağız. Ben burada birkaç teşekkürü borç biliyorum. Öncelikle ormancı kardeşlerimize ve Orman Genel Müdürlüğümüze çok teşekkür etmek istiyorum. Bizzat onların yanında yangınla nasıl mücadele ettiklerini gördüm. Adeta bir cephe savaşı şeklinde yangına nasıl hazırlık yaptıklarını, yangını söndürebilmek için, o yangın köylere, evlere sıçramasın diye nasıl mücadele verdiklerini ben bizzat gördüm" ifadelerini kullandı. "Canları pahasına emek ortaya koydular" Yangın söndürme çalışmalarında görevli personellerin canını ortaya koyarak yangınla mücadele ettiğini belirten Varank, "Şunun da altını çizmek isterim, yangınla mücadele eden kardeşlerimizin yanına kadar gittim. Ormancı kardeşlerimize şunu söyledim: ‘Bir eksiğiniz var mı? Bir ihtiyacınız var mı?’ Bize ‘Devletimiz bize ekipman anlamında giyim kuşam anlamında dünyada hangi imkanlar varsa onları sağlıyor. Özellikle havadan müdahalede hangi imkanlar varsa onları sağlıyor. Yeter ki biz de bu gayreti ortaya koyalım’ dediler. Dolayısıyla orman yangınları bütün dünyada özellikle iklim krizi ile birlikte büyük bir afet. Devletimiz de bununla mücadele için büyük bir gayret gösteriyor. İkinci teşekkürüm de yerel yönetimlere, gerek ilçe belediyelerimiz, gerek Büyükşehir Belediyemiz burada yangınla mücadele ederken burada her türlü desteği verdiler. Canları pahasına emek ortaya koydular. Özellikle valiliğimizin koordinasyonunda, Orman Genel Müdürlüğümüzün koordinasyonunda büyük bir mücadele verdiler. Ben yerel yönetimlerimize de çok teşekkür ediyorum. Bir teşekkür de toplum kuruluşlarına da etmemiz lazım, iş dünyamıza etmemiz lazım. Özellikle STK’lar gönüllüleriyle birlikte bu yangınla mücadelede büyük bir gayret gösterdiler. Sivil Toplum Kuruluşları nerede bir ihtiyaç varsa orada bize desteklerini verdiler. Burada bu yanan yerleri, bu kahverengi toprakları tekrar yeşille buluşturacağız. Ben bu güzel günde, Milli Ağaçlandırma Günü’nde bizleri yalnız bırakmadığınız için büyük coşkuyla bizimle beraber olduğunuz için sizlere çok teşekkür ediyorum" şeklinde konuştu. "Gürsu’yu yeniden yeşillendireceğiz" Yangın söndürme çalışmalarına gönüllü gelerek, yangınla mücadele sırasında şehit olan vatandaşlara rahmet dileyerek sözlerine başlayan Gürsu Belediye Başkanı Mustafa Işık, "Yangında kendi harçlıklarıyla yangın söndürme çalışmalarına katılan üç şehidimizin ikisinin ailesi de bugün buradalar. Hem Kazım Bayrak hem de Mehmet Şimşek kardeşlerimize Allahtan gani gani rahmet diliyoruz. İnşallah o gün gösterdiğimiz azmi bugün de göstererek arkamdaki simsiyah alanı yemyeşil hale getireceğiz" ifadelerini kullandı.

Başkan Bozbey: "Bursa'yı asla susuz bırakmayacağız" Haber

Başkan Bozbey: "Bursa'yı asla susuz bırakmayacağız"

Bozbey, Doğancı Barajı’nda düzenlediği basın toplantısında, Bursa’nın geleceğini ilgilendiren yapısal sorunu, iklim nedeniyle kronikleşen su sorunu ile ilgili açıklamalarda bulundu. Son günlerde özellikle sosyal medyada gerçekleri çarpıtarak, halkı endişeye ve paniğe sevk edecek çok yanlış bilgilerin kasıtlı olarak yayıldığını vurgulayan Bozbey, 'algı operasyonu' yapıldığını kaydetti. Kenti yönetirken hiçbir gerçeği saklamadıklarını, şeffaf olduklarını ve böyle de devam edeceklerini dile getiren Bozbey, şöyle konuştu: "Halkın yanlış yönlendirilmesine asla göz yummayacağız. Her zaman olduğu gibi bugün de açık belgeli ve şefaf şekilde konuşacağız. Konu siyasetin değil hayatın ta kendisi, Bursa’nın Bursalıların geleceğidir. Herkesin merak ettiği 'Bursa susuz mu kalacak' sorusunun cevabını vereyim. Hayır Bursa’yı asla susuz bırakmayacağız. Evet şu anda barajlarda görülen oran yüzde '0'dır. Sıfır denilen bu oran, teknik bir gösterge. Asla suyumuz tükendi anlamına gelmiyor. Hiç kimse endişelenmesin. Belirlenen DSİ'nin önerdiği kotun altındaki su da kullanılabilir durumda. İhtiyaca göre de bu su sistemimize dahil ediliyor." Bozbey, şu andaki süreçte Bursa'ya günde 430 bin metreküp su verdiklerini anlatarak, şu ifadeleri kullandı: "Bu suyun 90 metreküpü, kuraklığın getireceği bugünleri düşünerek Çınarcık Barajı'ndan gelen bypass hattından sağlanıyor. 175 bin metreküpünü yeraltı sularından alıyoruz. 35 bin metreküpü ise kaynak sularımızdan sağlıyoruz. İhtiyacımızın yüzde 70’ini yaklaşık 300 bin metreküpünü alternatif kaynaklardan sağlıyoruz. İlave tedbirlerle Nilüfer Barajı'ndan pompalarla su aktarıyoruz. Nilüfer Barajı'ndan günde 45 bin metreküp su ayrıca geliyor. Bursa'nın ihtiyacı olan toplam 370 bin metreküp suyu böyle karşılarken; kalan 60-70 bin metreküp suyu da Doğancı’dan kota altındaki sudan pompa ile arıtma tesisine aktarıyoruz." "Doğancı Barajı'nda kot altında 8,5 milyon metreküp su var" Doğancı Barajı'nda kotun altında kalan 8,5 milyon metreküp su bulunduğuna dikkati çeken Bozbey, buradan pompalarla arıtma tesisine su aktarıldığını ifade etti. Bursa Büyükşehir Belediyesi BUSKİ olarak akılla, planla, alınan yerinde önlemlerle su teminini sürdürdüklerini belirten Bozbey, "Bu tablo rehavete değil bizi sorumluluğa çağırıyor. İklim krizi ve kuraklık artık kapımızda değil hayatımızın tam da ortasında. Bakanlığın açıkladığı gibi son 52 yılın en büyük kuraklığını yaşıyoruz. Cenevre’de BM Başkanlar Forumu'ndaki oturumlarda en öncelikli gündem maddeleri, iklim değişikliği, kuraklık ve yenilenebilir enerji ile konut kriziydi. Dünya bunu konuşuyor. Bu sorunlar sadece ülkemizin değil tüm dünyanın ortak mücadele alanı haline geldi" dedi. "25 yıl sonra bekleniyordu şimdi oldu" Bozbey, Dünya Meteoroloji Örgütü'nün 2050 yılında beklenen sıcaklık seviyesine 2025 yılında ulaşıldığını açıkladığını hatırlatarak, "Bunu tüm ülkelerin dikkatle takip etmesini istedi. 25 yıl sonra olması beklenen sıcaklık seviyelerini şimdiden görüyoruz. Geleceğin tehlikesi olarak beklenen şey bugünün gerçeği oldu" diye konuştu. Başkan Bozbey, bugün Bursa'nın yaşadığı sorunun bir günde, bir ayda, 1,5 yılda ortaya çıkmadığına dikkati çekerek, şöyle devam etti: "Bu tablo yılların ihmaliyle oluştu. Bugün yaşanan su sorunu, bilim insanlarının 'kuraklık kapıda, önlem alın' çağrılarına kulak asmayan, altyapıya yeterli yatırım yapmayan, Bursa'nın geleceğini umursamayan, projeleri kağıt üzerinde bırakıp uygulamaya geçirmeyen önceki yönetimlerin eseridir. Neden sular kesiliyor diye soruyorlar. Cevap net ve açık. Önceki yönetimler 20 yıldır gerekli yatırımları yapmadı. Koskoca 20 yıldan bahsediyoruz. 'Bursa su kentidir' deyip büyük bir vurdumduymazlıkla Bursa’nın asla yaşamaması gereken susuzlukla yüz yüze bıraktılar. İsale hatları tamamlanmadı; dönemin kurum yöneticileri alarm zillerini çalmasına rağmen gerekli adımlar atılmadı. Yıllardır beklenen Çınarcık Barajı isale hattı da aynı ihmalle yapılmadı." "Son 1,5 yılda neden çalışmalar yapılmadı" diyenlere kendi sözlerini hatırlatmak istediğini belirten Bozbey, "2021 ocakta dönemin başkanı '2023 yılında Çınarcık Barajı suyunun şehrimize taşınmasıyla 2050 yılına kadar sıkıntı aşamayacağız" demiş. Ancak 2023’te gelmesi gereken su nerede? Gören var mı, bilen var mı? O dönemde tüm planlar bu hattın 2023’te devreye girmesi üzerine kurulmuştu. Ne oldu da bu hat devreye girmedi" diye sordu. "Çınarcık Barajı havzası çok geniş" Doğancı ve Nilüfer Barajı havzalarının dar, Çınarcık Barajı'nın ise çok geniş olduğunu vurgulayan Bozbey, "Daha fazla su toplama kapasitesi olan havzadan bahsediyoruz. Emeği, katkısı olan herkese yürekten teşekkür ediyorum. İyi ki o projeyi yaşama geçirmişler. 2002 yılında tamamlanan projeden bugüne kadar Bursa’ya taşınamaması idari bir sorumsuzluktur. Bunun adı vurdumduymazlıktır. 2002 yılından bu yana birçok girişim var. Sonuca ulaşılamamış. DSİ ile BUSKİ arasında farklı yıllarda farklı yazışmalar yapılmış" ifadesini kullandı. "Bursa'ya su getirecek projeleri DSİ'nin yapması durumunda tüm ödemeleri 15 yıl içinde TL bazında BUSKİ tarafından geri ödenecekti" diyen Bozbey, şunları söyledi: "Ne oldu? Çınarcık isale hattı arıtma tesisini yapmak için kredi başvurusu yapıldı. 155 milyon Avro kredi alındı. DSİ, 'ben isale hattını, depoları, arıtma tesisini yapacağım, 15 yılda TL olarak bize ödeyin' diyor. Onu reddediyorlar. Sonra dönüyorlar 155 milyon avro kredi alıyorlar ve BUSKİ’yi borçlandırıyoruz, sonra ihale yapıyoruz. BUSKİ 155 milyon Avroya yakın borçlandırılmıştır. Yani hem Bursa Çınarcık suyunu erken kavuşacak, bugün yaşanan sorunlar olmayacak ve BUSKİ bu kadar borçlanmayacaktı. Bunların sorumlusu önceki yönetimdir çok net söylüyorum." "Daha ciddi kesintilere gidilebilirdi" Çınarcık'tan gelen ihale hattını yapmamaları durumunda su kesintilerine 'eylülde ayında başlayacaktık' diyen Bozbey, şöyle devam etti: "Aldığımız kararda gecikmiş olsaydık eylül başından itibaren Bursa’da su kesintilerine başlamış olacaktık. Bu bize bir ay kazandırdığı gibi üç günde bir su kesintisi yapmamızı sağladı. O hattı yapmasaydık musluklarımızdan suyu akıtamayacaktık. Su kesintileri bu sürecin bir parçası önceki yönetimin sebep olduğu su krizini yönetmenin önlemidir. Üç günde bir planlı kesintilerle aslında 50 bin metreküp civarında su tasarruf yapıyoruz. Neden bunu söylüyorum. Eleştiriliyoruz doğaldır ama nedenini bilelim. Gece kesinti yapıyoruz. Okullarımızda öğrencilerimizi düşünerek hareket ediyoruz. Hastanelerin suyunu kesmiyoruz. Baz hassasiyetleri gözeterek hareket ediyoruz. Bu günlük 50 bin metreküp bize önemli süre kazandırıyor. Yağışların ne zaman olacağını bilmiyoruz." "Bu yıl 45 su kuyusu açtık" Bozbey, 2024 Nisan'dan itibaren 52 su kuyusu açtıklarını dile getirerek, "İsteğimiz yer altı su seviyesinin yükselmesini sağlamak için su kuyularına ihtiyaç duymayalım. 155 civarında su kuyumuz var. Bazıları zaman zaman çökme yapıyor. Onun yerine yenisini açıyoruz. Sadece bu yıl 45 kuyu açtık. DSİ de bu konuda büyük destek sağlıyor. Göletlerin açılıp buraya Doğancı'ya suların gelmesini sağladıları gibi Osmangazi'de kooperatife ait olan su kuyularını bize tahsis ederek su almamızı sağladılar. Sayın valimizin önderliğinde bunları yaan DSİ'ye büyük hassasiyetleri için teşekkür ediyoruz" dedi. Projenin durdurulduğuna ilişkin iddiaların gerçek dışı olduğuna dikkati çeken Bozbey, "Projeyi durdurmadık aksine Bursalıların susuz kalmaması için hızla ilerliyor. Göreve geldiğimizde projenin yüzde 5 olan ilerleme seviyesi Çınarcık arıtma tesislerinde yüzde 63, isale kısmında da yüzde 90’dadır" ifadesini kullandı.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.