Bir özel konuyu anlatmadan esas mevzuya geçmeyeceğim. İslamı yayma, korumak, Müslümanlara düşmanlardan zarar gelmesini önlemek amacıyla yapılan harcamalar zekat  yerine geçer. Çünkü ibadetlerimizden Cuma Namazı, hac ve zekat gibi ibadetlerimizin ilk şartı hür olmaktır. Hür olmayan Müslüman zekat veremez. Bu itibarla ihtiyaç olan savaş ve savunma silahlarını almak için harcanan mal zekattan sayılır. Kişi zekatını karısına, karısı da kocasına veremez. Zekatın mutlaka ehline verilmesi lazımdır. Temlik itibariyle bu önemlidir. Tabi burada ehil sözünün anlamı hacı, hoca değildir. Ya da herhangi bir cemaat de değildir. Ehil olmanın anlamı fakir, yoksul, miskin, borçlu(geliri giderlerini karşılamayan kişi) amiller, yolda kalmışlar, Allah yolunda olanlar, müellefci kulüp ve kölelerdir. Ülkemizde kölelik yoktur. Amil sıfatında devletin tayin ettiği kimse yoktur. Kalpleri ısındırmak için yapılan harcamaların FETÖ olaylarında neticesini gördük. Ya da yurtdışında Türkiye ve Cumhuriyet düşmanlarının topladığı paraları nasıl ve ne için harcadıklarını da biliyoruz. Allah yolunda olanlar(Fisebilillah) ise günümüzde pek mevcut değildir. Her cübbeli her çarıklı her sakallı ve her meczup Allah yolunda demek değildir. Cihat ayaklarına yatıp da malı götürenlerin entrikalarını da çok gördük. Dolayısıyla bizim ülkemizde fakirler, yoksullar, borçlular, miskinler(yani meşru geliri meşru giderini karşılayamayan) garibanlar mevcuttur. Dullar ve yetimler şayet nisaba malik iseler yani zengin sınıfına giriyorlarsa onlar da fitre ve zekatlarını ödemekle yükümlüdürler. Onlara verilmez onların vermesi lazımdır. Zekata tabi olan mallar konusu son derece önemlidir. Hangi mallardan ne ölçüde zekat verilir? Kuran-ı Kerim'de hangi maldan ne ölçüde zekat verileceği bildirilmemiştir. Hz. Peygamberimiz mal ve ekonomik değer açısından sahabeyi  bilgilendirmiştir. Günümüze baktığımızda toplam olarak bir hayli değişikliklerin olduğu açıktır. Yani güncelleme açısından olaya bakmak zaruridir. Kuranda insanların dünya malına olan aşırı düşkünlüğü bir hayli kınanır. Zenginlerin ihtiyaç sahipleri için harcama yapması infakta bulunması istenir. Altın başta olmak şartıyla gümüş dahil bunlar adeta dünya malını simgelediği için sıkça zikredilmişlerdir. Peygamberimiz ve dört halife devri ile raviler devrinde piyasada tedavülde olan para dirhem, gümüş, dinar, altın adı verilen paralar idi. Külçe halinde altın ve gümüş de ödemeler için kullanılıyordu. Bu itibarla mübadele aracı olması açısından ziynet eşyaları külçe altın ve günümüzdeki para üç ayrı başlık olarak ele alınır. Şanlı Peygamberimiz ne söylediyse Allah tarafından kendisine vahyedilen(bildirilenleri) söylemiştir. Onun mesajlarında şu hakikatleri görüyoruz. Gümüş 200 dirhem nispetinde olduğundan yüzde 2 buçuk yani kırkta bir zekata tabiidir. Günümüzde gümüş faal olmaktan çıkmıştır. Hz. Ömer ve Hz. Ali(R.a) dönemlerinde 20 dinar altından yarısının zekat olarak alındığı açık olarak bilinmektedir. İslam uleması fıkıh alimleri 20 miskal altından yine güçte 2  buçuk yani kırkta bir zekat verilmesi hususunda ittifak etmişlerdir. Burada bugün için 20 miskal altının 80.1 gram 200 dirhem gümüşün de 561.2 gram olduğu esasa bağlanmıştır. Yani altın ve gümüş bu mikalara ulaşınca zekata tabii olurlar. Bunlar tek başına nisaba ulaşmışlarsa ikisi birleştirilir ve zekat öylece verilir. Burada şu açıklama zorunludur: Altın vardır, gümüş vardır, Malat para vardır, dolar ve euro vardır, inek dana koyun keçi mevcuttur, toprak ürünleri vardı. Bir Müslüman haluki ilana ve ihlasa sahipse en iyi şekilde ekonomik durumunu kendisi bilir. Tüm imkanlarını bir araya getirerek ve hepsinin de hesabını Türk lirası üzerinden yaparak zekatını vermelidir. 1400 seneki öncelik gündemde olmamalıdır. Şartlar değişmiş, zenginlik ölçütleri netleşmiştir. Kaçamak yollara başvurmak kendimizi aldatmak olur. Haşa Allah'ı kandırmamız mümkün değildir. Gürruh kardeşlerimizin de konuyu iyi anlatmaları lazımdır.
DEVAM EDECEK.