Kıymetli okuyucularım, yalan konuşmak münafıklık alametlerindendir. Ancak ayrık otu gibi toplumu kuşatmıştır. Bir başka tabirle moda haline gelmiştir. Halbuki Kur-an’da lanetlenen iki sınıf insan “Yahudiler ve münafıklardır. Münafıklığın birinci alameti de yalancılıktır. Yalan niçin söylenir diye baktığımızda şunlara şahit oluruz. Çıkar, menfaat, makam, mevki ve dünya malına olan düşkünlük. Bir de ölümü ve hesap gününü, dirilişi unutmak ya da inkar etmek. Sevgili Peygamberimiz, “Zevkleri ve ağız tadını bozan ölümü çok hatırlayınız” buyuruyor. Hz. Ömer parmağındaki yüzüğünün kaşına, “Ölüm sana yeter ey Ömer nasihat olarak kafidir” sözünü yazdırmıştır. Allah resulü inanan insanlara şöyle nasihat etmiştir: “Dünyada sanki gurbette, yahut yolculukta bulunur gibi ol. Kendini kabir ehlinden say” buyurmuştur.
Kıymetli okuyucularım, Vehbi Vakkasoğlu yalanla ilgili şu hatırasını anlatmaktadır. Toy ve taze bir öğretmendim. İlk görev yerim Adıyaman. Orada çok iyi insanlarla tanıştım. Bana baba kardeş gibi davrandılar. Hasan ağa onlardan biriydi. Bir gün beni evine yemeğe davet etti. Yedik, muhabbet ettik. Bir ara telefon çaldı. İlkokul beşinci sınıf öğrencisi koşup ahizeyi kaldırdı. Babam mı deyip gözlerini Hasan Ağa’ya dikti. Hasan Ağa iki elini kaldırıp geriye salladı. Çocuk mesajı aldı. Ağzını ahizeye dayadı ve sesini kısarak, “Babam evde yokmuş” dedi. Telefonu kapatıp dışarı çıktı. Hasan Ağa’ya dedim ki, “Ağam her halde bu iş yanlış oldu”. Neden deyince bak çocuk yalana alışmamış. Siz işaret edince izin verdiğiniz halde Babam evde yok diyemedi. Bu tavrınız devam ederse kısa zamanda çocuk yalana söylemeye alışacaktır dedim. Ağa mahcup şekilde doğru söylüyorsunuz dedi. Şimdi günümüzün siyasetçilerini düşünün. Millete söylenen yalanlar neyle izah edilecektir.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
ZEKERİYA KILIÇ
Yalan konuşmak ve bir hatıra
Kıymetli okuyucularım, Vehbi Vakkasoğlu yalanla ilgili şu hatırasını anlatmaktadır. Toy ve taze bir öğretmendim. İlk görev yerim Adıyaman. Orada çok iyi insanlarla tanıştım. Bana baba kardeş gibi davrandılar. Hasan ağa onlardan biriydi. Bir gün beni evine yemeğe davet etti. Yedik, muhabbet ettik. Bir ara telefon çaldı. İlkokul beşinci sınıf öğrencisi koşup ahizeyi kaldırdı. Babam mı deyip gözlerini Hasan Ağa’ya dikti. Hasan Ağa iki elini kaldırıp geriye salladı. Çocuk mesajı aldı. Ağzını ahizeye dayadı ve sesini kısarak, “Babam evde yokmuş” dedi. Telefonu kapatıp dışarı çıktı. Hasan Ağa’ya dedim ki, “Ağam her halde bu iş yanlış oldu”. Neden deyince bak çocuk yalana alışmamış. Siz işaret edince izin verdiğiniz halde Babam evde yok diyemedi. Bu tavrınız devam ederse kısa zamanda çocuk yalana söylemeye alışacaktır dedim. Ağa mahcup şekilde doğru söylüyorsunuz dedi. Şimdi günümüzün siyasetçilerini düşünün. Millete söylenen yalanlar neyle izah edilecektir.