Kıymetli okuyucularım,
Türkiye’de son 60 yıldan beri adaletin ayaklar altına alındığı ve de çiğnediği dönemlere şahit olduk. Bunlardan birincisi 27 Mayıs 1960 İhtilali sonrası yapılan sözde yargılamalardır. İkincisi ise 12 Eylül 1980 askeri darbesidir. Tarihimizde yapılan bütün darbe ve inkılap hareketlerinin ne kadar olursa olsun mevcut nizamı, mevcut sistemi yıkıp, sarsıp devletin ve milletin başına yeni belalar getirdiği bilinmektedir. Aydın diye lanse edilen tiplerle çalışan, üreten halkımızı ayrı gösterenler felaketlerin amigolarıdır. Adnan Menderes ve arkadaşlarını yargılayan hakim ve savcılar adil olmamışlarıdır. Vicdanlar karardığı için kanunlar susturulmuştur. Adaletin temsilcileri belli bir zümrenin vesayeti altında kalmışlardır. 12 Eylül 1980 darbesinden sonra kurulan mahkemeler ise tam bir rezalettir. Mekanı cennet olsun, rahmetli Alparslan Türkeşin, “Savunma” adlı eserini bu bağlamda tavsiye ederim. Dolma tüfek gibi atıp tutanlar ucuz ve delilsiz boş sloganlar sadece kirli şekilde sırıtıyor. Dönemin güdümlü ve ayarlı ‘hakim ve savcıları’ adalet yerine rezalet üretmişlerdir. Aldıkları emir ve sahip oldukları kirli ideolojiler neticesinde bolca iftira üretmişlerdir. İlgili mahkemelerin savcı ve hakimleri 219 kişinin idamını, yani kellesini istemişlerdir. Bu idam taleplerine delil olarak bir Marksistin, bölücü komünist bazı öğretmenlere(vatan hainlerine) ve dönemin polderci polislerine gönderdiği mektupları ve ihanet propagandalarını delil olarak göstermişlerdir. (Not: Birçoğu rahmetli olmuş dönemin eli öpülesi öğretmenlerimi ve vatan sevdalısı polislerimizi tenzih ederim). Merhum Türkeş iftira dolu bu mektupları gönderenlerin MHP’li olmadıklarını ispat edince başta bay savcı olmak kaydıyla bütün mahkeme heyeti ciddiyetsiz bir şekilde, alay edercesine ne olmuş yani biz onu MHP’li zannettik diyerek dandik ve uydurdukça sözde delillerle dolu olan 900 sayfalık iddianameye dayalı olarak yargılamaya devam etmişlerdir. Bu arada polderci 10 kişilik Marksist polis timi işkence odası olarak bilinen ve tarihte C/5 olarak geçen yerde insanlık dışı vahşi işkencelerle sorgulamaya devam etmişlerdir. Makata jopla zorlanarak, belli yerlerine elektrik vererek aile fertlerini tehdit ederek zorla yaptırılan itiraflar vesayet altındaki mahkemede delil olarak kullanılmıştır. Yani “Mülkün temeli olması gereken adalet ayaklar altına düşmüştür. Vezir olacağı yerde rezil olmuştur”. Emri verenler de, emri uygulayan çömezlerde hepsi kara toprağın altındadırlar. Rahmetle anılmak için rütbeye, makama, mevkiye ihtiyaç yoktur. Asıl olan vicdanların huzurudur. Allah katında yüzlerin pak ve ak olmasıdır. Onun içindeki tartışılan kanun, hukuk ve adalet sistemi birilerinin şu veya bu anlayışın isteğine göre değil, temiz vicdanlara göre olmalıdır. Çünkü adalet hepimize lazımdır. Asla kirletilmemelidir. Onun kirlenmesi cemiyetin lekelenmesi ve kirlenmesidir. Allah adaleti ve doğruluğu emretmektedir.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
ZEKERİYA KILIÇ
Vezir olması gereken adaletin rezil olduğu yıllar
Türkiye’de son 60 yıldan beri adaletin ayaklar altına alındığı ve de çiğnediği dönemlere şahit olduk. Bunlardan birincisi 27 Mayıs 1960 İhtilali sonrası yapılan sözde yargılamalardır. İkincisi ise 12 Eylül 1980 askeri darbesidir. Tarihimizde yapılan bütün darbe ve inkılap hareketlerinin ne kadar olursa olsun mevcut nizamı, mevcut sistemi yıkıp, sarsıp devletin ve milletin başına yeni belalar getirdiği bilinmektedir. Aydın diye lanse edilen tiplerle çalışan, üreten halkımızı ayrı gösterenler felaketlerin amigolarıdır. Adnan Menderes ve arkadaşlarını yargılayan hakim ve savcılar adil olmamışlarıdır. Vicdanlar karardığı için kanunlar susturulmuştur. Adaletin temsilcileri belli bir zümrenin vesayeti altında kalmışlardır. 12 Eylül 1980 darbesinden sonra kurulan mahkemeler ise tam bir rezalettir. Mekanı cennet olsun, rahmetli Alparslan Türkeşin, “Savunma” adlı eserini bu bağlamda tavsiye ederim. Dolma tüfek gibi atıp tutanlar ucuz ve delilsiz boş sloganlar sadece kirli şekilde sırıtıyor. Dönemin güdümlü ve ayarlı ‘hakim ve savcıları’ adalet yerine rezalet üretmişlerdir. Aldıkları emir ve sahip oldukları kirli ideolojiler neticesinde bolca iftira üretmişlerdir. İlgili mahkemelerin savcı ve hakimleri 219 kişinin idamını, yani kellesini istemişlerdir. Bu idam taleplerine delil olarak bir Marksistin, bölücü komünist bazı öğretmenlere(vatan hainlerine) ve dönemin polderci polislerine gönderdiği mektupları ve ihanet propagandalarını delil olarak göstermişlerdir. (Not: Birçoğu rahmetli olmuş dönemin eli öpülesi öğretmenlerimi ve vatan sevdalısı polislerimizi tenzih ederim). Merhum Türkeş iftira dolu bu mektupları gönderenlerin MHP’li olmadıklarını ispat edince başta bay savcı olmak kaydıyla bütün mahkeme heyeti ciddiyetsiz bir şekilde, alay edercesine ne olmuş yani biz onu MHP’li zannettik diyerek dandik ve uydurdukça sözde delillerle dolu olan 900 sayfalık iddianameye dayalı olarak yargılamaya devam etmişlerdir. Bu arada polderci 10 kişilik Marksist polis timi işkence odası olarak bilinen ve tarihte C/5 olarak geçen yerde insanlık dışı vahşi işkencelerle sorgulamaya devam etmişlerdir. Makata jopla zorlanarak, belli yerlerine elektrik vererek aile fertlerini tehdit ederek zorla yaptırılan itiraflar vesayet altındaki mahkemede delil olarak kullanılmıştır. Yani “Mülkün temeli olması gereken adalet ayaklar altına düşmüştür. Vezir olacağı yerde rezil olmuştur”. Emri verenler de, emri uygulayan çömezlerde hepsi kara toprağın altındadırlar. Rahmetle anılmak için rütbeye, makama, mevkiye ihtiyaç yoktur. Asıl olan vicdanların huzurudur. Allah katında yüzlerin pak ve ak olmasıdır. Onun içindeki tartışılan kanun, hukuk ve adalet sistemi birilerinin şu veya bu anlayışın isteğine göre değil, temiz vicdanlara göre olmalıdır. Çünkü adalet hepimize lazımdır. Asla kirletilmemelidir. Onun kirlenmesi cemiyetin lekelenmesi ve kirlenmesidir. Allah adaleti ve doğruluğu emretmektedir.