SON DAKİKA
Hava Durumu

VAY ATATÜRK DÜŞMANI ÇAKAL SÜRÜLERİ -1

Yazının Giriş Tarihi: 04.11.2021 16:22
Yazının Güncellenme Tarihi: 04.11.2021 16:22
Kıymetli okuyucularım
Bazı İngiliz ve Yunan ajanlarının içimizdeki uzantıları ve uşakları Kuran'ı Türkçeye çevrilmesi işini Rahmetli Kazım Karabekir Paşa'nın anılarına dayanak göstererek "Atatürk Kuran-ı Kerim'i İslam aleyhtarı kişilere tercüme ettirecekti" şeklinde anlatmaya çalışmışlar ve kaleme almışlardır. Hatta utanmadan "Mehmet Akif Ersoy niçin Mısır'a gitti Nur talebelerine yapılan zulümler dinsiz nesil yetiştirilecek" gibi çirkin ve iftira dolu başlıklarla yazılar yayınlanmıştır. Kin yumağı, çakal sürüleri bunları desteklemiş ve kullanmıştır. Oysa Atatürk bu görevi Mehmet Akif Ersoy, Elmalılı Hamdi Yazır ve Kamil Miras gibi dindar ve ilim adamlarına vermiştir. Bu iftiracılar Mehmet Akif Ersoy'un yaptığı tercümeyi "Namazda da Türkçe okunur" endişesi ile bazı kişilerin yanında yatırdığını yazacak kadar alçalmışlardır. Bu iftira ve yalana Profesör Kamil Miras hocanın hatıraları ortaya çıkarmıştır. Profesör 1936 yılında hasta bir halde Mısır'dan dönen Mehmet Akif'i ziyaret eder. Olayı şöyle anlatır: "Akif Mısır'dan hasta olarak geldikten sonra Kuşadalı Rıza Efendi ile Şişli'deki şifa yurdunda kendisini ziyaret ettik. İçeri girince hemen yatağından doğrularak beşe ile bizi karşıladı. Hoş geldiniz, geçmiş olsundan sonra Akif, Rıza efendiye öteden beri dile getirdiği ihtiyarlık latifesi ile söze başlayarak, 'Hocam bizim ihtiyar şair maşallah hala genç diyerek' güldü. Tabii bizi de güldürdü. Rıza Efendi de, 'Bu sene olduğu yaşım elli, elli olduğu yüzünden belli" beyti ile çok sevdiği dostu Akif'e karşılık verdi. Kahkahalar tazelendi. Çünkü o sıralarda Rıza Efendi'nin yaşı 70'e merdiven dayamıştı. Ancak sakalında bir tel bile beyaz yoktu. Akif 40 yıllık arkadaşını ve şair yoldaşını cevapsız bırakma ve anında, 'İhtiyarlıkla yüzün saçma da Nur, fakat üstat sakalın şahid-i zor' şiiri ile cevap veriyor. Bana da bu Latif (güzel konuşmayı) hatıra defterine kaybetmek vazifesi düştü" dedikten sonra Profesör Kamil miras şöyle devam ediyor: "Sonra uzun bir hasretin muhasebesi başladı. Akif mektubumuza cevap veremediğinin üzüntüsünü ifade ederek Kuran tercümesi ile ilgili meşguliyetini ve neticesini şöyle anlattı: 'Cevap yazamadığıma müteessirim fakat mağdurum. Mazeretim vardı. Çünkü Kuran-ı tercüme edemedim. Hayır ettim. Hem de bir değil iki kere tercüme ettim. İlk tercümeyi yaptım hiç beğenmedim. İkinci bir tercüme daha yaptım onu da bir türlü beğenemedim. Ahmet Naim merhumun hadis tercümelerinde yaptığı gibi kavis içinde muavin (yardımcı kelimeler) kullanarak eksikliğini tamamlamak istedim. Bu da olmadı. Bu uygulama Kuran-ı Kerim'in aslında ki belagatini (orijinalliğini) bozuyordu. Bazı kelimelerin ve umumi surette edatların mukabillerinin (benzerlerinin) bulunması edebi birer vecize (güzel ve çok geniş anlamlı) olan bazı cümlelerden oluşan o kısa ayetlerde müteaddit (çok faydalı ve detaylı) edatın sözlerin içtima edilmesi bir araya toplanması tercümeyi imkansız hale koyuyordu. Kuran'ın tam tercümesinde ki imkânsızlık ne benim kusurum, ne de dilimizin. Ben tercüme ile meşgul olurken, Farsça ve Arapça tercümeleri de gördüm. Benim Türkçe tercümem onlardan yüksekti. Fakat bu nispi (basit) yükseklik benim edebi zevkimi tatmin etmiyordu." DEVAM EDECEK...
 
Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.