Kıymetli okuyucularım, bazen istenilen hedefe ve sonuca ulaşıncaya kadar “gizli ve saklı tutulan gerçekler vardır”. Bu gizlilikleri örtbas etmek için ‘bayrak, vatan, din’ gibi mukaddesler kullanılmaktadır. Aslında esas mesele koltuk ve makamdır. Tarihte bunun örnekleri çoktur. Emeviler döneminden, Cumhuriyet dönemine kadar incelenirse binlerce sayfalık kitaplar dolar. Kerbela hadisesi bunun en açık örneğidir. Haricilerin ve Bâtınilerin çıkışları böyledir. Osmanlılar döneminde kellesi vurulan şehzadelerin ve sadrazamların katledilmelerinin kendinde koltuk sevdası yatmaktadır. Cumhuriyet dönemindeki etnik grupların ve istismarcı malların İstanbul başta olmak üzere çıkardığı isyanların tamamı koltuk sevdası yatmaktadır. Cumhuriyet dönemindeki etnik grupların ve istismarcı malların İstanbul başta olmak üzere çıkardığı isyanların tamamı koltuk sevdası ve vatana ihanetten kaynaklanmaktadır. İstismar edilen din, Kur’an sadece bir aldatmacadan ibarettir. İngilizlere, Fransızlara ve diğer yabancı güçlere ajanlık yapmanın dinle, imanla, Kur’anla asla alakası yoktur. Var diyenler çıkarsa onların uzantılarıdır. Kıymetli okuyucularım, son 60-70 yıla bakıldığında vatan, millet diyerek cep dolduranların, sosyal hırsızların, bavul ticaretlerinin, kaçakçıların, yurt dışına çıkarılan paraların, vurgunların, soygunların hesabı belli değildir. Zaten hesap soran ve hesap verende olmamıştır.  Yabancılara satılan Ruslar ve Yahudiler başta olmak üzere taşınmaz mülklerin sayısı milyonun üzerindedir. Salonlarda bizi askere gönder, Afrin’e gönder diye slogan atanlar bile paralı askerlik için kuyruğa girdikleri bilinmektedir. Kurtuluş Savaşı’nda böyle olmuştur. Eşkıyaların çoğu asker kaçağıdır. Onun için diyorum ki: vatan sedası mı, koltuk sevdası mı? Varın kararı siz verin. Görünen köy kılavuz istemez.