Yıllardan beri şahit olduğumuz siyasi manzaralar bellidir. Unutulan ve unutturulan olayların ceremesini (Cezasını) millet olaraktan ödemekteyiz. Çevre katliamları, yangınlar, hava kirliliği, doğal afetler, depremler, seller, su baskınları ve doğaya karşı girişilen diğer vahşetler. Şimdi de kuraklık tehlikesinden bahsediliyor. Üç tarafı denizlerle çevrili olan vatanımız, gölleriyle ve doğal su kaynaklarıyla, ırmakları, dereleri ve nehirleriyle tam bir harika. Sıkça yaşadığımız depremler, giden canlar bile nedense dikkate alınmıyor. Hala rant kavgaları, imar oyunları, betonlaşma yarışları devam ediyor. Kurumaya ve kirlenmeye başlayan göllerimiz, çölleşen topraklarımız, verimsiz hale getirilen tarım arazilerimiz ilgilileri hiç de meşgul etmiyor. Yeryüzünde fesat çıkaranların tamamı, kapitalizmin dibini koklayan ve yalayan, Karun ruhlu madde perestlerdir. Onlar için önemli olan paradır. Siyaseti ve siyasetçileri de dizayn eden onlardır. Kimisinin tüzüğü, kimisinin kazığı hiç çaktırmadan milletimize kabul ettiriliyor. 1952 yılında rahmetli Osman Yüksel Serdengeçti "Partisiz" takma adıyla yazdığı şiire şu açıklamayı yapmıştır; "Bizim parti ve partilerle işimiz yok. Bağrı yanık başa bir satır attı. Sırası gelince hepsini de eleştireceğiz. İyi iş görürlerse ne ala" diyerek bu satırları kaleme almıştır.  "Köprülünün köprüsünden geçilmez - Menderes'in sularından içilmez.  Kara Osman'a da düzgün esvap biçilmez - Ben oyumu hiç kimseye veremem. Dedim seçim nedir, dedi hünerdir. - Dedim Çıtakoğlu, dedi fenerdir.  Dedim Kenan Ömer dedi önerdir - Dedim üzgün müdür, dedi ki yok yok. Dedim işler nasıl, dedi ki ayan - Dedim ne olacak, dedi ki dayan.  Duysun diye sordum, duymayan duyan - Seçim düzgün müdür, dedi ki yok yok. Maşallah her telden çalanımız var - Bol bol iftiramız, yalanımız var.  Laf yüklü kalkınma planımız var - Para para etmiyor, işler doğru gitmiyor.  Gerçeğin peşinde ayakları ve oyunlarıyla kandırılan Müslüman Türk Milleti artık doğruları ve gerçekleri görmeye başlamıştır. Gerçeklerin peşinde değil, paranın peşinde olanları bilmektedir. İnsanlığa hidayet rehberi olarak Allah (c.c) tarafından gönderilen Kuran-ı Kerim de takriben 270'den fazla yerde 'Uyanın, kendinize gelin, dikkat edin, akıllanın, ders alın' şeklinde ikaz ve uyarılar vardır. Ders ve ibret almamız için helak olan yıkılıp giden kavimlerin, batıp yok oluş sebepleri anlatılmaktadır. Bunların hepsinde var olan sebepler zinciri tamamen vahşi arzu ve isteklerin, ahlaksızlıkların, zulmün ve dünya ihtirasının kölesi olmuş, adaleti çiğnemiş, asi insanların davranışları yüzündendir. Geldiğimiz noktada ortak ders ve ibret alma zamanımız gelmiş ve geçmektedir. Bu işler kuru laf kalabalığı ile olmaz. Mutlaka samimiyet ve uygulama, eylem planı lazımdır...