Kıymetli okuyucularım
Hangi medeniyet, hangi sistem, hangi insanlık, hangi çağdaşlık, hangi demokrasi ve hangi adalet diye insanın sonrası geliyor. Kravatlı, smokinli, fistanlı slogan cambazlarının yalanlarından bıktık usandık. Avrupa'ymış, Amerika'ymış, Birleşmiş Milletlermiş yok NATO'ymuş hepsi de sahte. Bunlarda zerre kadar mesuliyet ve insan sevgisi olsa Yunanistan'ın kabul etmeyip sınırdan kovduğu 12 tane göçmen donarak ölür müydü? Hele hele İdip'e donarak ölen iki masum çocuğunun vebali kimlerin boynuna? Hani adı İslam devleti olan ünvanları kral, emir, şeyh olan sözde liderler? "Müslümanlık nerede? Geçmiş bizden insanlık bile" diyen milli şairimizin Mekânı cennet olsun. Ozan Arif de (Rahmetli) "Şeytanın kürzü bunlar. Katıksız dürzü bunlar" diye boşuna söylememiş. Onların malları mülkleri paraları makam ve mevkileri yere batsın. Onlara Müslüman demek bile bana ağır geliyor. Onun için kokuşmuş mikrop yuvası demeyi uygun buluyorum.
Kıymetli okuyucularım
Emperyalizmin ve kapitalizmin piyonları ve figüranları iç kurtlar ve satın aldıkları sadık uşaklar vasıtasıyla İslam alemini ve Müslümanları sömürmeye devam ediyorlar. Taktıkları Barış maskesi ile gerçek yüzlerini gizliyorlar. Savaşların aleyhinde filmler, romanlar, tiyatrolar, şiirler, muhtelif yazılar ve demeçler çoğaldıkça insanların savaş kavramı karşısındaki tavrı değişmektedir. Savaş nefese dönüşmektedir. Halbuki savaş vardır. Zulüm ve cinayettir. Savaş vardır. Kahramanlık haksızlığa karşı durma adaleti hakim kılma ve şerefli yaşama mücadelesidir. Batı'nın, Avrupa'nın cellatları, insan kasapları Cezayir'de, Zengibar'da, Endülüs'te yüz binlerce Müslümanı kadın-erkek, çocuk demeden vahşice katlederken insanlık, dünya susmuştur. Bazı kıpırdanmalar ve cinayetlerin aleyhinde gelişmeler başlayınca Ernest Renan denilen şerefsiz şu yorumu yapmıştır: "İslam alemi Batılılar ve Avrupalılar için sömürülmesi gereken pazarlardır. Müslümanlar ise avlanması gereken hayvanlardır" diyerek tepkileri bastırmıştır.
Kıymetli okuyucularım
Barış kelimesini herkes benimse ve sever. Çünkü barış, güvenlik içinde yaşamak demektir. Hepimiz problemlerin, savaşsız bitmesini isteriz. Fakat barış maskesi altında nice korkunç cinayetler, nice zulümler ve haksızlıklar tezgahlandığı da ortadadır. Yani şerefli barışlar kadar, şerefsiz barışların da olduğu ortadadır. Zalimlerin haklı, mazlum ve masumların haksız olduğunu ilan eden bir sözleşmeye, barış adı verilir mi? İşte İsrail işte Suriye ve işte soğukla donarak ölenler. Öbür yanda ise saltanat süren krallar, emirler ve şeyhler. Rahmetli Ahmet Serdaroğlu hocamız (Eski Teftiş Kurulu Başkanı) bunlar için "Fistanlı, melek görünümlü kelekler" tabirini kullanıyordu ne kadar haklıymış değil mi?
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Zekeriya Kılıç
UTANÇ MANZARALARI VE İNSAN KATİLLERİ
Hangi medeniyet, hangi sistem, hangi insanlık, hangi çağdaşlık, hangi demokrasi ve hangi adalet diye insanın sonrası geliyor. Kravatlı, smokinli, fistanlı slogan cambazlarının yalanlarından bıktık usandık. Avrupa'ymış, Amerika'ymış, Birleşmiş Milletlermiş yok NATO'ymuş hepsi de sahte. Bunlarda zerre kadar mesuliyet ve insan sevgisi olsa Yunanistan'ın kabul etmeyip sınırdan kovduğu 12 tane göçmen donarak ölür müydü? Hele hele İdip'e donarak ölen iki masum çocuğunun vebali kimlerin boynuna? Hani adı İslam devleti olan ünvanları kral, emir, şeyh olan sözde liderler? "Müslümanlık nerede? Geçmiş bizden insanlık bile" diyen milli şairimizin Mekânı cennet olsun. Ozan Arif de (Rahmetli) "Şeytanın kürzü bunlar. Katıksız dürzü bunlar" diye boşuna söylememiş. Onların malları mülkleri paraları makam ve mevkileri yere batsın. Onlara Müslüman demek bile bana ağır geliyor. Onun için kokuşmuş mikrop yuvası demeyi uygun buluyorum.
Kıymetli okuyucularım
Emperyalizmin ve kapitalizmin piyonları ve figüranları iç kurtlar ve satın aldıkları sadık uşaklar vasıtasıyla İslam alemini ve Müslümanları sömürmeye devam ediyorlar. Taktıkları Barış maskesi ile gerçek yüzlerini gizliyorlar. Savaşların aleyhinde filmler, romanlar, tiyatrolar, şiirler, muhtelif yazılar ve demeçler çoğaldıkça insanların savaş kavramı karşısındaki tavrı değişmektedir. Savaş nefese dönüşmektedir. Halbuki savaş vardır. Zulüm ve cinayettir. Savaş vardır. Kahramanlık haksızlığa karşı durma adaleti hakim kılma ve şerefli yaşama mücadelesidir. Batı'nın, Avrupa'nın cellatları, insan kasapları Cezayir'de, Zengibar'da, Endülüs'te yüz binlerce Müslümanı kadın-erkek, çocuk demeden vahşice katlederken insanlık, dünya susmuştur. Bazı kıpırdanmalar ve cinayetlerin aleyhinde gelişmeler başlayınca Ernest Renan denilen şerefsiz şu yorumu yapmıştır: "İslam alemi Batılılar ve Avrupalılar için sömürülmesi gereken pazarlardır. Müslümanlar ise avlanması gereken hayvanlardır" diyerek tepkileri bastırmıştır.
Kıymetli okuyucularım
Barış kelimesini herkes benimse ve sever. Çünkü barış, güvenlik içinde yaşamak demektir. Hepimiz problemlerin, savaşsız bitmesini isteriz. Fakat barış maskesi altında nice korkunç cinayetler, nice zulümler ve haksızlıklar tezgahlandığı da ortadadır. Yani şerefli barışlar kadar, şerefsiz barışların da olduğu ortadadır. Zalimlerin haklı, mazlum ve masumların haksız olduğunu ilan eden bir sözleşmeye, barış adı verilir mi? İşte İsrail işte Suriye ve işte soğukla donarak ölenler. Öbür yanda ise saltanat süren krallar, emirler ve şeyhler. Rahmetli Ahmet Serdaroğlu hocamız (Eski Teftiş Kurulu Başkanı) bunlar için "Fistanlı, melek görünümlü kelekler" tabirini kullanıyordu ne kadar haklıymış değil mi?