‘’Su bildiğin yürekler mermerden katı çıkar. Dost sandığın insanlar düşmandan kötü çıkar. Güneşi göre göre sen doğuya gitsen de, vardığın her menzilde karşına batı çıkar.’’ Onun içindir ki Batı dünyasında gündeme gelen her şey bizde de uygulanır. Önce günlerden başlandı: Anneler günü, babalar günü, Sevgililer günü, yaş günü gibi. Bu gün meselesi basit görüldü. Haftalar devreye sokuldu. Anma haftası yanma haftası, uyutma haftası, şartlandırma haftası gibi. Pek tabii bu da aza görüldü. Fakir fukaranın yılları paylaşıldı. Bunları icat edenler, paylaşanlar, paylaştıranlar hep yukarı katın elemanları. Aşağı katın sakinlerinden kimsenin bunlardan haberi olmaz, nasibi de olmaz. Mesela gençlik yılı. Görünüşte şahane bir teşebbüs. Konferanslar, seminerler, sempozyumlar, açık oturumlar ve şölenler düzenlendi. TRT’si, basını, üniversitesi, yazarı, çizeri, akademisyeni, eğitimcileri ve politikacıları ile yağcı ve yalakalar dahil 12 ay kafa ütülenmiştir. Gençlik şöyle olmalıymış, gençliğin derdi şunlarmış, gençliğe şunlar lazımmış gibi. Aslında bunlar viski, şampanya, soğuk bira tiryakileri, diskoteklerde eğlenip uyuyan, komin hayatı yaşayan ‘’Konserve gençlik’’ diye tabir ettiğimiz tiplerdir. Bunların içinde 45 yaşında üniversiteye devam eden demirbaşlar da vardır. Birilerinde göre gözde diye tabir edilen liseli açık öğrenciler vardır. Peki bu gençlik yılında gençlerin istekleri nelerdi? Bir göz atalım. Birincisi cinsel özgürlük. Hatırlayanlarınız çıkar: ‘’Biz toplumun ortak malıyız’’ diyerek sol elerliye sağ göğüslerine vurarak yürüyen ve eylem yapan üniversite ve liseli gençleri ben iyi bilirim. Hatta izlemişim de. Siyasi şube raporlarında mevcuttur. İkincisi eğlence yerlerinin azlığından şikayet etmeleridir. Üçüncüsü ise ‘’Fikir özgürlüğü’ istekleriydi. Sanki fikirleri var da özgürlük istiyorlar! Öte yandan köy, kasaba ve kentlerde yaşayan binlerce çiftçi, çoban, inşaat işçisi, çıraklar, öğrenciler, garsonlar. Bunların yaşları 18-20-25 hatta 30’dur. Bunlar konserve gençlik sınıfına dahil edilmezler. Bu bağlamda Güney Afrika’nın siyah insanı ile Anadolu’daki gençlerimizin pek farkı olmamıştır. ‘’Askere gel’’ diyince düğün gibi gider. ‘’Vatan için öl’’ diyince seve seve ölür. Bunların binlerce meselesi vardır. Çalışacak iş bulamazlar. Onun için 1985 gençlik yılı olarak ilan edilmişti. Daha sonra ihtiyarlar yılından bahsedildi. Belki de bebekler, kaynanalar, torunlar, damatlar yılı da ilan edilir.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
ZEKERİYA KILIÇ
Uğursuz Yıllar ve Öğüt