SON DAKİKA
Hava Durumu

UCUZ KAHRAMANLAR

Yazının Giriş Tarihi: 04.08.2020 16:51
Yazının Güncellenme Tarihi: 04.08.2020 16:51
6 Yüzyıllık saltanatın çatır çatır yıkıldığı, nehirlerin kan seli, ufukların yangın yeri, bulutların karardığı, vatan bahçelerinde bülbüller yerine, baykuşların öttüğü bir dönem. Ümitler kırık, beller bükük, Ay Yıldızlı Bayrağımızın pırıltısı sönmüş, mazlum bir milletin üzerine felaket yağdıran, kan içen bir sözde medeni dünya. Vatan parça parça dört koldan yağma edilmekte. Evliyalar ocağı, yiğitler kucağı Anadolu bitkin, yorgun İşte böyle bir zamanda Türk Milletine ümitsizliğin yersizliğine inanmış bir milli şuur ve imanla seslenen Mustafa Kemal Atatürk; “Ya istiklal, ya ölüm” diyerek devreye girmiştir. Milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy, o dönemi anlatırken İslam dünyası ve Müslüman Türk Milletinin ızdıraplarını şöyle dile getirmiştir. Tekkelerde, zaviyelerde çöreklenip kalan, bu dünyada geçmez, öbür dünya da sökmez, sözde ilimler yerine ömrünü rahle başında geçiren başı sarıklı, hoca kılıklı, (onun nazarında) mezelletin ve de meskenetin mensupları için şu mısraları dile getirmiştir; “Çalış dedikçe şeriat, çalışmadın durdun onun hesabına birçok hurafe uydurdun. Sonunda bir de tevekkül sokuşturup araya zavallı dini çevirdin onunla maskaraya...”

Çanakkale’den, Sakarya’dan alında, İzmir’de düşmanı denize dökünceye kadar Milli Mücadele devam etmiştir. Akabinde Cumhuriyet kurulmuş ve ilan edilmiştir. İlmi cübbede, sarıkta arayan üç-beş sözde uyanık, gerçekte ise tam bir menfaatperest olan malum zihniyet, çok seri şekilde iç isyanlara başlamış, “Din elden gidiyor” ayakları ile iftira ve fitnelerine devam etmişlerdir. İslamiyet’in Cihan-ı Şümul ve aydınlık yolunu kesmek için, başvurdukları yol Atatürk ve Cumhuriyet düşmanlığı olmuştur. Kapanan tekkeler, zaviyeler birçok localar birilerinin işine gelmemiştir. Onun için planlı bir şekilde yeraltı faaliyetlerine başlamışlardır. Bu ihanet şebekeleri etraflarına topladığı beslemelerine, Atatürk’ün Deccal olduğunu, gözünün mavi olduğunu ve de Deccal’ın de gözünün mavi olduğunu söyleyerek, ona duyulan sevgi ve sempatiyi yok etmeye çalışmışlardır. Bu alçaklar tertip ettiği özel toplantılarda “Cumhuriyet hiç utanmadan ve sıkılmadan cumhuriyet” deme şerefsizliğini göstermişlerdir. Yüzyıllarca Diyanet İşleri Başkanlığı’na düşmanlık beslemişlerdir. “Din cemaatlere kalsın, din hizmetini cemaatler versin” propagandalarına ağırlık vermişlerdir. Sonra da diyanete sızma girişimleri ve çalışmaları ağırlık kazanmıştır. Son zamanlarda gündeme oturan bazı mevzular bu manada dikkate şayandır. “Kadınlarımız yüce dinimiz İslam esaslarını bilseler, ne bu kadar kapacaklar ne de bu kadar açılacaklardır. Onlar gözleriyle dünyayı seyretsin, yüzleri cihana açılsın” diyen Atatürk yıllar önce bugün çözüm bekleyen meseleyi çözmüştür. Şemsettin Günaltay’a yaptığı bir konuşmada Peygamberimizin (s.a.v) aleyhinde yazılan bir paçavra için şöyle demiştir; “Şemsettin hoca derhal bu paçavrayı toplatın, nüshalarını yakın. Sahibini de ömür boyu kamu hizmetinden men edin.” Bakınız Ahmet Gürtaş Atatürk ve Din eğitimi, Diy. İş. Başk. Bu şartlarda Ayasofya bahane edilerek Atatürk’e dil uzatmak asla kabul edilemez.
 

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.