Kıymetli okuyucularım
Dünü ve bugünü, uzak ve yakın tarih incelenirse ümmetçilik fikri ve ülküsüne en çok bağlı olan bu uğurda en çok mücadele veren ve kanlarını akıtan millet şüphesiz Türklerdir. Halifelik Türklere geçtikten sonra bütün Müslümanların bir devlet egemenliği altında ve bir bayrak altında toplanması anlamına gelen ümmetçilik, basit menfaatler uğruna Araplar tarafından adeta sabote edilmiştir. Kendi çıkarları için Hıristiyanlarla anlaşıp Türkleri arkadan vurmuşlardır. Tarihin her devrinde bu olmuştur. Kanuni döneminde zamanın en kuvvetli imparatoru olan Şarlken Almanya'yı tehdit eden ve ele geçirmeyi düşünen Osmanlı'ya karşı cephe almış ve Tunus'ta Arap şeyhleri ile bir araya gelerek onları kendi safına çekmiştir. Şarlken'le çarpışan Osmanlı ordusunu arkadan vurmuşlardır. Küfre karşı cihadın farz olduğunu bilen Araplar kafir ile dövüşmek yerine onlarla işbirliği yapmışlardır. 1. Cihan Harbi'nde aynı gaflete düşünmüş ve İngilizler, Hintli Müslümanları kendi saflarında Türklere karşı savaştırmışlardır. Yahudi ve Hıristiyanlarla bir olup Türkleri arkadan vurmuşlardır. O dönemin Ortadoğu'daki İngiliz kumandanı General Mareşal Allanbi Kudüs'ü eline geçirince yani Türklerden alınca yanında Arap şeyhleri ve Arap emirleri vardır. Kral Abdullah ve adamları akrabaları dahil hep birlikte Mescidi Aksa'daki o kutsal taşın üzerine çıkarlar. Mareşal Allanbi şöyle hitap eder; "Ey ehli salip. İşte eskiden beri uğraştığımız, uğruna Haçlı Seferleri düzenlediğimiz fakat bir türlü alamadığımız bu kutsal şehri Türklerin elinden aldık. Şimdi de Selahattin Eyyübi'nin Türbesi'ne gidiyoruz." Gider, mezarı tekmeler ve İngiliz askerlerine hitaben, 'İşte Haçlı Ordularını durdurarak Kudüs'ün alınmasına engel olan ve onu senelerce koruyan, binlerce Hıristiyan kanı akıtan adamın mezarı bu." Sonra da mezara dönerek, "Zamanında perişan ettiğin ve Kudüs'ü vermediğin bu askerler isterlerse şimdi sana bir avuç mezar toprağı bile vermezler" diyor. Bunları söylerken yanında yine İngiliz uşağı Arap lideri vardı.
Kıymetli okuyucularım
Mekke'de evini kiraladığımız ve istihbarat binbaşısı olduğunu söyleyen El-Huleysi denilen kişi bir sohbette şu ifadeyi kullanmıştır: "Amerika'nın melekleri (Amerikan askerlerini kastediyor) olmasaydı biz buraları terk edip gidecektik. Saddam'ın askerleri bizi öldürecekti. Bizim Amerika'da, İsviçre'de ve İngiltere'de oda dolusu dolarlarımız ve paramız var" demişti. FETÖ ihanetinde ve sonraki gelişmelerde Arap liderlerinin (krallar, emirler, şeyhler) tutumlarını gördük. Suriye'de Irak'ta ve Ortadoğu'da Amerikan kolonileri ile nasıl işbirliği yaptıklarına şahit olduk. Merhum Alparslan Türkeş'in konu ile ilgili dava isimli eserinin 86. sayfasına bakabilirsiniz. Bu adamlara güvenilmez. Tarih bunun açık şahididir. Araplara güvenmek gaflettir ve aldanmadır. Müslüman Türk'ün Türk'ten başka dostu yoktur. Bizi arkadan vuranlara karşı dikkatli olmamız lazım.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
ZEKERİYA KILIÇ
TÜRKLER ARAPLAR VE ÜMMETÇİLİK ÜZERİNE
Dünü ve bugünü, uzak ve yakın tarih incelenirse ümmetçilik fikri ve ülküsüne en çok bağlı olan bu uğurda en çok mücadele veren ve kanlarını akıtan millet şüphesiz Türklerdir. Halifelik Türklere geçtikten sonra bütün Müslümanların bir devlet egemenliği altında ve bir bayrak altında toplanması anlamına gelen ümmetçilik, basit menfaatler uğruna Araplar tarafından adeta sabote edilmiştir. Kendi çıkarları için Hıristiyanlarla anlaşıp Türkleri arkadan vurmuşlardır. Tarihin her devrinde bu olmuştur. Kanuni döneminde zamanın en kuvvetli imparatoru olan Şarlken Almanya'yı tehdit eden ve ele geçirmeyi düşünen Osmanlı'ya karşı cephe almış ve Tunus'ta Arap şeyhleri ile bir araya gelerek onları kendi safına çekmiştir. Şarlken'le çarpışan Osmanlı ordusunu arkadan vurmuşlardır. Küfre karşı cihadın farz olduğunu bilen Araplar kafir ile dövüşmek yerine onlarla işbirliği yapmışlardır. 1. Cihan Harbi'nde aynı gaflete düşünmüş ve İngilizler, Hintli Müslümanları kendi saflarında Türklere karşı savaştırmışlardır. Yahudi ve Hıristiyanlarla bir olup Türkleri arkadan vurmuşlardır. O dönemin Ortadoğu'daki İngiliz kumandanı General Mareşal Allanbi Kudüs'ü eline geçirince yani Türklerden alınca yanında Arap şeyhleri ve Arap emirleri vardır. Kral Abdullah ve adamları akrabaları dahil hep birlikte Mescidi Aksa'daki o kutsal taşın üzerine çıkarlar. Mareşal Allanbi şöyle hitap eder; "Ey ehli salip. İşte eskiden beri uğraştığımız, uğruna Haçlı Seferleri düzenlediğimiz fakat bir türlü alamadığımız bu kutsal şehri Türklerin elinden aldık. Şimdi de Selahattin Eyyübi'nin Türbesi'ne gidiyoruz." Gider, mezarı tekmeler ve İngiliz askerlerine hitaben, 'İşte Haçlı Ordularını durdurarak Kudüs'ün alınmasına engel olan ve onu senelerce koruyan, binlerce Hıristiyan kanı akıtan adamın mezarı bu." Sonra da mezara dönerek, "Zamanında perişan ettiğin ve Kudüs'ü vermediğin bu askerler isterlerse şimdi sana bir avuç mezar toprağı bile vermezler" diyor. Bunları söylerken yanında yine İngiliz uşağı Arap lideri vardı.
Kıymetli okuyucularım
Mekke'de evini kiraladığımız ve istihbarat binbaşısı olduğunu söyleyen El-Huleysi denilen kişi bir sohbette şu ifadeyi kullanmıştır: "Amerika'nın melekleri (Amerikan askerlerini kastediyor) olmasaydı biz buraları terk edip gidecektik. Saddam'ın askerleri bizi öldürecekti. Bizim Amerika'da, İsviçre'de ve İngiltere'de oda dolusu dolarlarımız ve paramız var" demişti. FETÖ ihanetinde ve sonraki gelişmelerde Arap liderlerinin (krallar, emirler, şeyhler) tutumlarını gördük. Suriye'de Irak'ta ve Ortadoğu'da Amerikan kolonileri ile nasıl işbirliği yaptıklarına şahit olduk. Merhum Alparslan Türkeş'in konu ile ilgili dava isimli eserinin 86. sayfasına bakabilirsiniz. Bu adamlara güvenilmez. Tarih bunun açık şahididir. Araplara güvenmek gaflettir ve aldanmadır. Müslüman Türk'ün Türk'ten başka dostu yoktur. Bizi arkadan vuranlara karşı dikkatli olmamız lazım.