Sevgili okuyucularım. Tosuncuk denilen Mehmet Aydın nitelikli dolandırıcılık suçundan mahkemelerin huzurunda adaletin önünde hesap verecektir. Çiftlik Bank'ın ve ona dayalı olarak onlarca tesisin kuruluşun müteşebbisi bilinen bu Bay Tosuncuk Türkiye'de ilk değildir. Bunların himaye gördüğü ve korunduğu, altına sığındıkları kişi ya da kişiler mevcuttur. Ben onlara hırsızların şemsiyeleri tabirini kullanıyorum. Yeni nesil bilmez. Birileri de hatırlatmak istemez. Bu tosuncukların çok daha büyükleri, boynuzları ve öküzleri vardır. 1955'lerden sonra bunların sayıları devamlı artmıştır. Konfeksiyon artıkları, kot kumaş parçaları, ağaç yongalarını ihraç ürünü olarak gösterip devletten milyonlarca teşvik alanlar hala hafızalardadır. Tarafsız ve adaletten yana olan bir basın olsa da Yahya Demirelleri yazsa neler ortaya çıkar. Bir dönemlerin banker kartelleri, jet fadılları, onların altına sığındıkları şemsiyeler unutturuldu. Bu yüzden 1985'lerde Abdurrahim Karakoç şöyle haykırıyor: "Yeşili bölüştü dayılarımız, talana uğradı kıyılarımız. İyilik görmedi iyilerimiz, açmadan soldurduk güzellikleri" diyor.
Kıymetli okuyucularım. İster, tosuncuk deyin, ister koca öküz deyin, ister dana ister düve isterse boynuzlu koç diyin. Nitelikli olsun, niteliksiz olsun, muhafazakar olsun, milliyetçi olsun, "dindarız" desin, sosyalist ya da komünist olsun. Daha doğrusu hangi görüş, hangi fikrin sahibi olursa olsun hırsız her zaman hırsızdır. Bir dönemlerin Oktar babunları ve çevresindeki vurgunları ben unutmadım. Dindarlık adına, kürsülere çıkıp video bantlar hazırlayıp Almanya ve Avrupa'nın diğer ülkelerindeki işçilerimize hitaben "Buralar darı harptir. İslam Diyarı değildir. Faiz paralarını alıp çatır çatır yiyin. Günahı varsa benim sağ ve sol omzuma gelsin" diyen sonra da Türkiye'yi bile buna ilave eden nice sözde cemaat önderi geçinen, Allah'la dinle aldatan hoca bozuntuları gördük. Dahası var. Bu hırsız, inanç sömürücülerinin yanlışlarını yüzlerine vurup ayıplarını ortaya çıkarıp bindikleri lüks arabaların, sahip oldukları gayrimenkul taşınmazların, haram olduğunu söyleyince kölenin malı ve mülkiyeti olmayacağını hatırlatılınca, bunların hanımlarının bile cariye hükmünde olacağını ortaya çıkarınca bu vurguncular, bu hırsızlar adamı ajanlıkla, din düşmanlığı ile suçlayacak kadar alçalabiliyorlar. İşte Sezgin Baranlar, işte devleti milleti soyanlar ve işte onların şemsiyeleri. Türkiye'de minareyi çalanlara kılıf hazırlayanların sayıları belli değil. Bir tarih arkadaşımla İstanbul'a gittim Osmanbey'de Arabanızı park ettik. Hemen birisi, geldi ve "10 lira alalım" dedi. "Oğlum 5 dakika duracağız ne 10 lirası" deyince delikanlı, "Abi hemşerime benziyorsun. Ben de Trabzonluyum. Ben almıyorum. Bakanın kardeşi alıyor. Adamın aylık geliri 1 trilyon" demişti. Aynı gün Üsküdar Müftülüğü'ne uğradım aynı muameleyi orada da gördük. Netice olarak bu Türk Milleti'nin muhtaç olduğu şey, hesap soracak adaletli bir kadrodur. Gerisi tamamen fasa fisodur. Unutmak tehlikeli bir hafıza kaybıdır.