Sevgili okuyucularım…
Zaman denilen dilim için hüküm vermek, karar kılmak çok basit değildir. Kimileri çıkar ortaya ahkâm keser. “Efendim geçmişi yaşadık, bitirdik. O artık geride kaldı. Gelecek ise henüz belli değil.”
Peki geldiğine şahit olduğumuz, geleceğe ait birtakım plan ve programlar sunanların dünkü durumu nasıldır? Dünkü tespitler ve teşhisler doğru mu çıktı yanlış mı? Bu hükme varmak için geçmişte uzağa bakanların ne derece gerçekleri gördüklerini ve ne dediklerini iyi değerlendirmek lazımdır. Bazen 10 yılı, 15 yılı kısa bulanlar vardır. Bunlar yanılan tiplerdir. Çünkü 10 yıl değil, 10 dakika sonrasını bilemiyoruz. Zira gelecek gelmemiştir. Olacak ise olamamıştır.
Geleceği iyi gördüklerini iddia edenler şunu bilmelidirler: “Alametleriyle görmek her göze mahsus değildir. Basiret ister, izan ister, tedbir ister dahası inanmak ve gereğini yapmak ister. Onun için Allah’ın Resulü “Yarın diyenler helak oldu (Bugünün işini yarına bırakmayın)” buyurmuştur.
Ayrı bir atasözünde ise “Geceler gebedir” (Ne doğuracağı belli olmaz) denmektedir. Öyle ise akıllı adam şüpheci olur. Kimlerden mi anlatayım? Siz de dinleyin. Ortalama 2600 lira maaş alıp da 1500 lira ev kirası ödeyen, başka gelir kaynağı olmayan, bu arada ev, araba alan memurun hesabından, kitabından şüpheleniyorum.
Cep delik, cepken delik diyerek istismar yollarıyla sendika yöneticiliğine soyunan, işçi hakları, sosyal adalet naraları atan, alın teri falan diyerek, 5-10 yıl içerisinde dudak uçurtan mala mülke sahip olanların ahlaklarından şüpheleniyorum.
Zirveyi örnek alarak tabanı göz ardı eden fakire, mağdura, mazluma ‘iyisiniz, iyi’ diyerek alay edercesine konuşan kimselerin, samimiyetlerinden şüpheleniyorum. Düşman bile olsa hakkını vermeyen, gidip kendi yakınlarına iş, ulufe dağıtanların doğruluğundan ve namuslarından şüphe ediyorum.
40 yıllık devlet memurluğunun her kesiminde çalışan ve görev yapan, memleketin tek derdine merhem olmayan ve vatandaşla alay edercesine politikaya soyunduğunda ‘millete hizmet demeçleri’ veren adamların terbiyelerinden şüpheleniyorum. Ve nihayet Allah, kitap, Kur’an’ı, cennet cehennem diyerek şu veya bu cemaatler adına fakirlerin alacağı zekatları, fitreleri, kurban paralarını, şerrinden ve onlara ilgi duyan gafillerin samimiyetlerinden şüpheleniyorum. Tabii bunca şüpheden sonra galiba kendimden de şüpheleniyorum. Kararı siz verin…
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
ZEKERİYA KILIÇ
Tespiti çok iyi yapmak lazım
Zaman denilen dilim için hüküm vermek, karar kılmak çok basit değildir. Kimileri çıkar ortaya ahkâm keser. “Efendim geçmişi yaşadık, bitirdik. O artık geride kaldı. Gelecek ise henüz belli değil.”
Peki geldiğine şahit olduğumuz, geleceğe ait birtakım plan ve programlar sunanların dünkü durumu nasıldır? Dünkü tespitler ve teşhisler doğru mu çıktı yanlış mı? Bu hükme varmak için geçmişte uzağa bakanların ne derece gerçekleri gördüklerini ve ne dediklerini iyi değerlendirmek lazımdır. Bazen 10 yılı, 15 yılı kısa bulanlar vardır. Bunlar yanılan tiplerdir. Çünkü 10 yıl değil, 10 dakika sonrasını bilemiyoruz. Zira gelecek gelmemiştir. Olacak ise olamamıştır.
Geleceği iyi gördüklerini iddia edenler şunu bilmelidirler: “Alametleriyle görmek her göze mahsus değildir. Basiret ister, izan ister, tedbir ister dahası inanmak ve gereğini yapmak ister. Onun için Allah’ın Resulü “Yarın diyenler helak oldu (Bugünün işini yarına bırakmayın)” buyurmuştur.
Ayrı bir atasözünde ise “Geceler gebedir” (Ne doğuracağı belli olmaz) denmektedir. Öyle ise akıllı adam şüpheci olur. Kimlerden mi anlatayım? Siz de dinleyin. Ortalama 2600 lira maaş alıp da 1500 lira ev kirası ödeyen, başka gelir kaynağı olmayan, bu arada ev, araba alan memurun hesabından, kitabından şüpheleniyorum.
Cep delik, cepken delik diyerek istismar yollarıyla sendika yöneticiliğine soyunan, işçi hakları, sosyal adalet naraları atan, alın teri falan diyerek, 5-10 yıl içerisinde dudak uçurtan mala mülke sahip olanların ahlaklarından şüpheleniyorum.
Zirveyi örnek alarak tabanı göz ardı eden fakire, mağdura, mazluma ‘iyisiniz, iyi’ diyerek alay edercesine konuşan kimselerin, samimiyetlerinden şüpheleniyorum. Düşman bile olsa hakkını vermeyen, gidip kendi yakınlarına iş, ulufe dağıtanların doğruluğundan ve namuslarından şüphe ediyorum.
40 yıllık devlet memurluğunun her kesiminde çalışan ve görev yapan, memleketin tek derdine merhem olmayan ve vatandaşla alay edercesine politikaya soyunduğunda ‘millete hizmet demeçleri’ veren adamların terbiyelerinden şüpheleniyorum. Ve nihayet Allah, kitap, Kur’an’ı, cennet cehennem diyerek şu veya bu cemaatler adına fakirlerin alacağı zekatları, fitreleri, kurban paralarını, şerrinden ve onlara ilgi duyan gafillerin samimiyetlerinden şüpheleniyorum. Tabii bunca şüpheden sonra galiba kendimden de şüpheleniyorum. Kararı siz verin…