Kıymetli okuyucularım
Bundan yıllarca önce Rahmetli Alparslan Türkeş şöyle haykırıyor: "Biz hala kalkınmasının edebiyatını yapmakla meşgulüz. Sefalet ve perişanlık içinde sürüklenen milyonlarca Türk köylüsü... Ve hala kalkınmadan bahseden siyasetçiler. Memleketimizde bugüne kadar uygulanan kalkınma programları, kalkınma planları propaganda mahiyetinde olup siyasi kadroların halkımızı uyutmak ve avutmak için kullandıkları gerçek dışı beyanlardan ibarettir. Türk milletinin kalkınması köylünün kalkınmasına bağlıdır. Biz köylünün kalkınması için köy reformu yapacağız. Bunu da tarım kentleri modeli ile gerçekleştireceğiz. Tarım reformu demek toprakların ıslahı ilmi ve fenni modern tarım yapmak, erozyonu önlemek, modern usullerle pazarlama yapmak, yani bütünüyle tarım reformu yapmayı planlıyoruz." Bakınız Alparslan Türkeş, Dava isimli eseri Sayfa 40-41-291.

Kıymetli okuyucularım
Türk milleti toprakla haşır neşir olan bir onunla dostluk kuran bir millettir. Nasıl olduysa daha doğrusu nasıl yapıldıysa allem ettiler kullem ettiler milletimizin bu güzel ve anlamlı duygusunu törpülediler. Hatta yok ettiler. O güzelim gayretler, çalışmalar, toprak ve kurulan dostluklar bir çırpıda yok edildi. Adını da tarım reformu dediler. Maalesef reform yerine deforme oldu. O güzelim organik ürünler yerine GDO’lu ve hormonlu ürünler piyasaya hakîm oldu. Fındık bahçelerinde fark ocakta gördüğümüz kuş yuvaları yok edildi. Arılar öldü. Bir teyzemizin tabiriyle silikonlu hayat tarımı vurdu. Çiftçiler mağdur edildi. Zamansız zeminsiz ve hazırlıksız halde köylerden şehirlere göç başladı. Benim 270 haneli köyünden pervane de bir ya da iki sağmalı inek, düve, dana, 10-15 tavuk bulunurdu. Herkesin ihtiyacı kadar sebzesi, meyvesi vardı. Çeşit çeşit turşular, pekmezler, meyve kuruları, günlük yumurtalar, mis gibi fırınlanmış unlar mevcuttu. Ya şimdiki manzara nasıl mı birlikte bakalım. Evler boşaldı, köy okulları kapatıldı, 70 hanede 20 adet inek dana bulamazsınız. Hülâsa köyler öldü.

Kıymetli okuyucularım
Gelinen nokta yürekler acısı... Tarım politikası iflas etti. Tarım alanları imara açıldı. Geçmiş yıllarda görev yapan bir "Tarım Bakanı" Milli Tarım Politikası'nı devre koyup Türk usulü tohum, Türk usulü sığır ırkı ve Türk usulü aşılama modellerini devreye sokmak istediğinde bazı kiralık beyinlerin, siyaseti rant kapısı gören tiplerin, gülünç ve nefret dolu sözlerini hatırlıyorum. "Yahu bunlar inekleri, danaları, tohumları da millileştirecekler" diyerek gülüyorlardı. Ben de diyordum ki "İnekler, danalar, hatta tavuklar milli olur da siz olamazsınız" öylede oldu. Bir tarım bakanının oğlu yurtdışından mısır ithal etti. Yumurta ticaretini uluslararası pazarlara taşıdı. Belki birileri kazandı ama Türk milleti, Türk çiftçisi zarar etti. Kazananların çoğu Batı ülkelerinden mülk alıyorlar. Onların vatan sevgisi, bayrak sevdası sadece sloganlardan ibaret… Araştırmacılar ilgilenseler de yurtdışından mülk alanları da millete açıklasalar. O zaman slogan ve vatanperverliklerini, slogan edebiyatçılarını seyret. Ben diyorum ki "Artık sadede gelelim kimseyi aldatmayalım."