Adı, şanı, unvanı bir hayli kalabalık sözde adamlar... İnsanlar bu sözde adamlardan çok kere fayda beklemiştir. Mesela bunların bir kısmının halk arasındaki tarifi şudur: "Ele verir talkını, kendisi yer salkımı." Bunu net olarak Şadi Şirazi şöyle açıklamıştır: "Günahtan kaçınmayan bilgin(ilim adamları) elinde meşale tutan bir kördür. Etrafını aydınlatır, doğru yolu gösterir, kendisi ise görmez, karanlıktadır." Ne kadar güzel ifade etmiş. Yüce Allahımız da "Ey iman edenler, yapmadıklarınızı niçin söylüyorsunuz?" buyurmaktadır. Şanlı Peygamberimiz ise "Ümmetimin üzerine bir zaman gelecek, o zamanın idarecileri, devlet adamları torpil, rüşvet, cebir, adam kayırma, adaleti çiğneme ve taraflı davranacaklardır. O zamanın, o dönemin dervişleri(dindar geçinenleri) riyakar ve gösteriş üzere olacaklardır. O dönemin, zamanın ticaretçileri, alışverişler faizle olacaktır. O dönemin kadınları dünya zimmeti üzere hayatlarını devam ettireceklerdir. İşte bunlar kıyamet alametlerindendir" buyrulmaktadır. Bunların yorumları detaylı olarak yapılırsa belki binlerce sayfalık kitaplar yazılabilir. Elbette Rabbimiz aklı doğruya, hakikatleri bulma melekesi olarak yaratmıştır. Ne var ki doğrular kimisinin işine gelmez. Çünkü hakikatler ortaya çıkarsa onlar utanırlar. Elbette bunlar imanlı olanlar, inananlar içindir. Zerre kadar iyiliğin ve zerre kadar kötülüğün ortaya çıkacağı gün mahşer aleminde manzara çok değişik olacaktır. Hz. Adem'den kıyamet gününe kadar bütün insanların, bütün ruhların, bütün meleklerin ve bütün Peygamberlerin gözü önünde iyilikler ve kötülükler ortaya çıkacaktır. İşin en vahim tarafıysa, bizi savunan avukatlar, bizim dostumuz olan savcılar, hakimler yok. Sözü geçen siyasetçiler de yok. Dil inkar etse bile  diğer organlar yaptıklarını itiraf edeceklerdir. İşte o zaman da ele talkım verip kendileri salkımı yiyenlerin hali perişan olacaktır. Çalınan, çırpılan mallar, yenilen rüşvetler ve haramlar ateşten levha olup üzerine secde etmemiz istendiği vakit buna cesareti olan var mı acaba? Mallar, mülkler, makamlar, mevkiler, hepsi yalan değil mi? Sosyal körler bunları anlamak istemezler. Palavracılar ve dünyaperestler için İbrahim Ethem Hazretleri ne güzel örnek vermiş. Damda deve arayan birine seslendiğinde ve damda deve aranır mı dediğinde "Ey İbrahim sen ipek yorganların, kadife yastıkların, yün döşeklerin arasında Allah'ı arıyorsun da ben damda deve arayınca suçlu mu oluyorum?" ifadesi ona evini, barkını terk ettiriyor. Tarihte sufli arzuları için yırtıcı hayvanların arasına insanları atan neronları okumadık mı? Hey gidi zavallı insanlık, hey gidi pis nefis, hey gidi iblisin uşakları! Eyvah demeden dönmesini bilelim. Mazlumların ahı aheste aheste çıkacaktır. Zaman pişmanlık ve tövbe zamanıdır.
Saygılarımla.