Kıymetli okuyucularım, mukaddes dinimiz İslam’da sosyal adalet kavramı olandan olmayana gelir transferi olarak tarif edilmiştir. Bu noktada rahmetli Arvasi şu tespiti yapmıştır. Günümüz insanı, devletinden ve hükümetinden hürriyet, adalet, eşitlik, sosyal güvenlik, can, mal, ırz ve namus güvenliği, yardım, şefkat ve himaye görmek istemektedir. Bunların lafta, sözde, sloganda kalmasını değil bilfiil gerçekleşmesini beklemektedir. Bk. Türk İslam Ülküsü, sayfa 301.
Buradan anlıyoruz ki dağılmaya ve çözülmeye yüz tutan toplumların birlik ve bütünlük içinde mutlu ve huzurlu olması sosyal adaletin sosyal rezalete dönüşmesini önlemek için tedbir almak zorunludur.
Kıymetli okuyucularım, İslam Dini sosyal adaletin, sosyal rezalete dönüşmemesi için haksız kazanç yollarını yasaklamıştır. Bununla birlikte zekât, sadaka, fitre, fidye, öşür, garzıhasen gibi sosyal yapımızı güçlendiren dini yaptırımları emretmiştir. Büyük günahlardan olan ve tam bir sömürü sistemi sayılan faizin zıttı olarak zekâtı farz kılmıştır. Hak edilmeden ulaşılan zenginliklerin temelinde mutlaka başkalarının şefkat ve gözyaşları vardır. Bu da sosyal rezaletin temelinin oluşturan yöntemdir. Faize karşıyım diyenlerin endirekt yollardan dolaylı metotlarla faizcilik yaptıkları bilinmektedir. İslam dünyası bunun sancılarını çekmektedir. Toplumun sefaleti ve çilesi üzerine bina edilmiş zenginlikler maddi ve manevi felaketlerin kaynağı haline gelir. Yaşadığımız depremlere yorum getiren bazı insanlar depremlerin asıl sebebini fuhuş ve zina gibi ahlaksızlıklara bağlarken kendi yaptıkları ahlaksızlıkları örtbas etmeye çalışmaktadırlar.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Zekeriya Kılıç
Sosyal adalet mi, Sosyal rezalet mi?
Kıymetli okuyucularım, mukaddes dinimiz İslam’da sosyal adalet kavramı olandan olmayana gelir transferi olarak tarif edilmiştir. Bu noktada rahmetli Arvasi şu tespiti yapmıştır. Günümüz insanı, devletinden ve hükümetinden hürriyet, adalet, eşitlik, sosyal güvenlik, can, mal, ırz ve namus güvenliği, yardım, şefkat ve himaye görmek istemektedir. Bunların lafta, sözde, sloganda kalmasını değil bilfiil gerçekleşmesini beklemektedir. Bk. Türk İslam Ülküsü, sayfa 301.
Buradan anlıyoruz ki dağılmaya ve çözülmeye yüz tutan toplumların birlik ve bütünlük içinde mutlu ve huzurlu olması sosyal adaletin sosyal rezalete dönüşmesini önlemek için tedbir almak zorunludur.
Kıymetli okuyucularım, İslam Dini sosyal adaletin, sosyal rezalete dönüşmemesi için haksız kazanç yollarını yasaklamıştır. Bununla birlikte zekât, sadaka, fitre, fidye, öşür, garzıhasen gibi sosyal yapımızı güçlendiren dini yaptırımları emretmiştir. Büyük günahlardan olan ve tam bir sömürü sistemi sayılan faizin zıttı olarak zekâtı farz kılmıştır. Hak edilmeden ulaşılan zenginliklerin temelinde mutlaka başkalarının şefkat ve gözyaşları vardır. Bu da sosyal rezaletin temelinin oluşturan yöntemdir. Faize karşıyım diyenlerin endirekt yollardan dolaylı metotlarla faizcilik yaptıkları bilinmektedir. İslam dünyası bunun sancılarını çekmektedir. Toplumun sefaleti ve çilesi üzerine bina edilmiş zenginlikler maddi ve manevi felaketlerin kaynağı haline gelir. Yaşadığımız depremlere yorum getiren bazı insanlar depremlerin asıl sebebini fuhuş ve zina gibi ahlaksızlıklara bağlarken kendi yaptıkları ahlaksızlıkları örtbas etmeye çalışmaktadırlar.