Kıymetli Okuyucularım
İnsanın yaratılışı, sorumluluk bilinci ve sorumluluk esası üzerine kuruludur. Toplumda ahlaki değerlerin yerleşmesinden ve korunmasından, toplum düzeninin sağlanmasından başlayarak hayatımızın bütün safhalarında maddi ve manevi olarak, sorumluluk bilincine ihtiyaç vardır. Belki de bunun için, bütün zamanlarını ibadetle geçiren bir sahabeye sevgili peygamberimiz(ona selam olsun) şu uyarıda bulunmuştur: ‘’Sırf(devamlı) ibadetle meşgul olman doğru değildir. Kendinin kendin üzerinde, çoluk çocuğunun senin üzerinde hakkı vardır. Her hak sahibinin hakkını vermelisin.’’ buyurarak, sorumluluğun boyutlarına dikkat çekmiştir. Başka bir hadiste ise ‘’Hepiniz çobansınız ve hepiniz gözetiminiz altında bulunanlardan sorumlusunuz’’ buyurarak koruma ve gözetme mesuliyetine dikkat çekmiştir. Toplumun(kamunun) sorumluluğu, sosyal bir meseledir. Her dönemde ve her zaman güncelliğini korumuştur.
Kıymetli Okuyucularım
Sorumluluk, hayatın bütün alanlarına yansır. Mesela, insanların huzurunu ve rahatını bozan, toplumu ve bireyleri rahatsız eden, pek çok hadiseye şahit oluyoruz. Alkollü araç kullanmak, hız sınırını aşmak, kurallara uymamak, trafikte gösteriş budalalığı yapmak bunlardandır. Her gün duyduğumuz, sağlıkçılara yapılan saldırılar ve hakaretler bunlara dahildir. Özellikle, saldırganları adli kontrol şartı ile serbest bırakıp, peşinden gelen yoğun tepkiler neticesinde tekrar tutuklamak, sosyal hayatımızda endişelere sebep olmaktadır. Yine sıkça gündeme gelen ve akıllara soru işareti bırakan çalışmalardan örneğin; Karadeniz sahil yolunda, dalgaların bozup tahrip ettiği yol yapımındaki sorumsuzluklar ve harcanan paralar… Hesap sorma var mı? Elbette, yok. Bu kaçıncı baskı diye sormaktan bile insan utanıyor. Kişinin mesuliyeti ve sorumluluğu sadece Allah’a karşı değildir. Kişi; kendisine, aile fertlerine, bulunduğu topluma, çevresine, doğaya, devletine ve milletine karşı sorumludur. Sosyal çevre, bu bağlamda birinci sıradadır. Şanlı peygamberimiz(ona selam olsun), cihan şumül mesajında ‘’İman, 60 küsur şubedir. Bu şubelerden birisi de insanlara sıkıntı verecek şeyleri gidermektir. Bu manada yol ortasında bulunan bir taşı kaldırmak, imanın gereğidir.’’ buyurmaktadır. Bakınız. Buhari-İman, 3.Müslim-İman, 58.
Kıymetli Okuyucularım
Toplum olarak, dindarlık anlayışımız ve dindarlık sınırımız, sorumluluk bilinci ve sosyal hayatımızla orantılıdır. Slogan dindarlığı, reklam dindarlığı, çare değildir ve dindarlık da değildir. Bireysel dindarlık ise maddi ve manevi sorumluluk bilincine bağlıdır. Günümüzün temel problemi, sorumluluk bilincinden mahrum(habersiz) kişilerin topluma yön vermeye kalkışmalarıdır. Bunun en açık örneği, sosyal medya rezaletidir.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
ZEKERİYA KILIÇ
SORUMLULUK BİLİNCİ VE SOSYAL HAYATIMIZ
İnsanın yaratılışı, sorumluluk bilinci ve sorumluluk esası üzerine kuruludur. Toplumda ahlaki değerlerin yerleşmesinden ve korunmasından, toplum düzeninin sağlanmasından başlayarak hayatımızın bütün safhalarında maddi ve manevi olarak, sorumluluk bilincine ihtiyaç vardır. Belki de bunun için, bütün zamanlarını ibadetle geçiren bir sahabeye sevgili peygamberimiz(ona selam olsun) şu uyarıda bulunmuştur: ‘’Sırf(devamlı) ibadetle meşgul olman doğru değildir. Kendinin kendin üzerinde, çoluk çocuğunun senin üzerinde hakkı vardır. Her hak sahibinin hakkını vermelisin.’’ buyurarak, sorumluluğun boyutlarına dikkat çekmiştir. Başka bir hadiste ise ‘’Hepiniz çobansınız ve hepiniz gözetiminiz altında bulunanlardan sorumlusunuz’’ buyurarak koruma ve gözetme mesuliyetine dikkat çekmiştir. Toplumun(kamunun) sorumluluğu, sosyal bir meseledir. Her dönemde ve her zaman güncelliğini korumuştur.
Kıymetli Okuyucularım
Sorumluluk, hayatın bütün alanlarına yansır. Mesela, insanların huzurunu ve rahatını bozan, toplumu ve bireyleri rahatsız eden, pek çok hadiseye şahit oluyoruz. Alkollü araç kullanmak, hız sınırını aşmak, kurallara uymamak, trafikte gösteriş budalalığı yapmak bunlardandır. Her gün duyduğumuz, sağlıkçılara yapılan saldırılar ve hakaretler bunlara dahildir. Özellikle, saldırganları adli kontrol şartı ile serbest bırakıp, peşinden gelen yoğun tepkiler neticesinde tekrar tutuklamak, sosyal hayatımızda endişelere sebep olmaktadır. Yine sıkça gündeme gelen ve akıllara soru işareti bırakan çalışmalardan örneğin; Karadeniz sahil yolunda, dalgaların bozup tahrip ettiği yol yapımındaki sorumsuzluklar ve harcanan paralar… Hesap sorma var mı? Elbette, yok. Bu kaçıncı baskı diye sormaktan bile insan utanıyor. Kişinin mesuliyeti ve sorumluluğu sadece Allah’a karşı değildir. Kişi; kendisine, aile fertlerine, bulunduğu topluma, çevresine, doğaya, devletine ve milletine karşı sorumludur. Sosyal çevre, bu bağlamda birinci sıradadır. Şanlı peygamberimiz(ona selam olsun), cihan şumül mesajında ‘’İman, 60 küsur şubedir. Bu şubelerden birisi de insanlara sıkıntı verecek şeyleri gidermektir. Bu manada yol ortasında bulunan bir taşı kaldırmak, imanın gereğidir.’’ buyurmaktadır. Bakınız. Buhari-İman, 3.Müslim-İman, 58.
Kıymetli Okuyucularım
Toplum olarak, dindarlık anlayışımız ve dindarlık sınırımız, sorumluluk bilinci ve sosyal hayatımızla orantılıdır. Slogan dindarlığı, reklam dindarlığı, çare değildir ve dindarlık da değildir. Bireysel dindarlık ise maddi ve manevi sorumluluk bilincine bağlıdır. Günümüzün temel problemi, sorumluluk bilincinden mahrum(habersiz) kişilerin topluma yön vermeye kalkışmalarıdır. Bunun en açık örneği, sosyal medya rezaletidir.