Kıymetli okuyucularım
Nereden başlayalım, nereye bakalım bilmiyorum. Gösteriş debdebe, afi ve caka tiryakileri bir kere daha iflas etti. Asrı maskeli balonu patladı. Çağdaş mimari çevresine yüzlerce acı bıraktı. Yıkılan köprüler, yıkılan binalar, sönen ocakların vebalini kimler çekecek? Ecdadımızın yaptırdığı veya yaptığı köprüler, hanlar, hamamlar, camiler, mescitler dimdik ayakta iken acaba 25-30 ya da 60-70 yıllık binalar ve köprüler ne için yıkılıyor? Bunlara da ilahi takdir mi diyeceğiz? Kimse kimseyi kandırmasın! Takdiri insani, takdiri siyasi, takdiri rant ve takdiri paranın adı asla takdiri ilahi olamaz. Benim çocukluğum Karadeniz'de geçti. Sahil yolları açılırken yapılan köprülerin çoğu yıkıldı. Özellikle 1950'li yıllardan sonra yapılanlar ölüm kustular. Önceliklere baktığımızda hepsi de dimdik ayaktalar. Mesela Ordu'da Melet Çayı, Durna Suyu (Deresi), Ünye'deki Ceviz Deresi, Akçay Deresi, Fatsa'daki Elekçi Irmağı, Bolaman Irmağı, Ilıca Suyu, Çalışlar Deresi'nde yapılan yeni köprülerin tamamını çökmüş, yıkılmış ya da hasar görmüştür. Buna karşılık eski köprü denilenlerin tamamı, sapasağlam ayakta kalmışlardır. Yenileri iş görmez hal alınca, eskiler devreye sokulmuş ve ulaşımlar onların üzerinde sağlanmıştır. Ordu'daki Kemer Köprüler, bunların açık örnekleridir. Demir var, çimentolar var, makine var, kum, çakıl bol. Peki suçlu ya da suçlular kim ya da kimler? Bir Allah kulu çıkıp da hesap sordu mu? Mangalda kül bırakmayan siyasetçiler bunları gündeme taşıdı mı? Bizim gibi garibanların sesi duyulmaz. Yenişehir'de güzelim tarım arazileri, verimli topraklar imara açılırken bir konuşma yapmıştım. İbni Sina'nın yüz yıllar önce yaptığı tespiti anlatmıştım. Diyor ki, bir yere ev kurmak, yerleşim alanı seçmek için üç şeye dikkat edin. Birincisi, havadar olsun. İkincisi, ulaşım imkanı yani yolu olsun. Üçüncüsü ise suyu olsun. O günkü şartlarda havada ağırlık ölçüsünü yapmak için şu tavsiyede bulunuyor. Muhtelif yerlere taze ciğer koyun, en geç nerede bozuluyorsa orasının havası temiz ve güzeldir, oraya yerleşin.

Kıymetli okuyucularım
Rant uğruna, siyasi çıkarlar uğruna, Allah'ın yarattığı ekosistemi bozanlar yanlış yapmışlardır. Hiç unutmayalım, tabiat günü gelince intikamını alacaktır. Hormonlu medeniyet ve silikonlu rant mimarisi iflas etmiştir. Dere yataklarını imara açanlar, madencilik ayakları ile ormanları kesenleri artık durduralım. Sayın Cumhurbaşkanımız İstanbul Belediye Başkanı iken sıkça kullandığı bir ifade vardı. Belediye başkanını "Şehrül Emir" diye tarif ediyordu. Bu tarif doğrudur. Geldiğimiz noktada bazı konulara dikkat etmek mecburiyetindeyiz. Kim olursa olsun yapılan yanlışlardan, yapılan hatalardan geri dönelim. Zararın neresinden dönülürse kardır. Aksi halde, su almaya başlayan geminin içinde birlikte olduğumuzu unutmayalım.