Kıymetli okuyucularım, önce depremler, şimdi de sel felaketi. Tabiat ve doğa insan eliyle meydana gelmemiştir. Allah’ın emri ile oluşmuştur. Yeryüzünün zenginlikleri, coğrafi şartları, denizler, karalar hepside varlık aleminin mutlak sahibi olan Allah’ındır. Kuran’ı Kerim’de göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah’ındır. Yeryüzünü sizin için bir döşek, göğü de bir bina yaptı. O gökten bir su indirip onunla türlü türlü, çeşit çeşit semerelerden, nimetlerden sizin için rızık çıkardı. “Bakara suresi ayet 22-284”. Şüphesiz göklerin ve yerin yaratılışında gece ile gündüzün; biri biri ardınca gelişinde insanlara faydalı şeyleri denizde taşıyan gemilerde Allah’ın yukarıdan indirdiği ve onunla yeryüzünün ölümünden sonra dirilttiği suda deprenen hareket eden her hayvanı, canlıyı orada üretip yamasında gökle yer arasında boyun eğmiş rüzgârları ve bulutları evirip çevirmesinde aklı olan bir kavim için nice ayetler, deliller vardır. Bakara suresi ayet 164. Bunlara benzer daha nice ayetler ve sahih hadisler vardır.
Kıymetli okuyucularım, insanoğlu bütün doğayı ve tabiatı kendi lehine, kendi menfaatine kullanmak için bozup, istismar etme yollarına başvurmuştur. Suları kirletmiştir, doğayı bozmuştur, çevreyi perişan etmiştir, ormanları yakmıştır, denge bozulmuştur. Çayırlar, çimenler, yeşil alanlar beton yığını haline gelmiştir. Rahmet olan yağmur sularını emecek ve sele dönüşmesini engelleyecek bitki örtülerini tıraşlamıştır. Ecdadımızın emanet ettiği topraklar parsellenmiş ve ranta çevrilmiştir. Bunların tamamı para ve siyasi menfaat uğruna yapılmıştır. Ben 1965-67 ve 1968’lerde İstanbul’da öğrenciydim. Belgrat Ormanları, Çayırbaşı, İstinye, Bahçeköy, Ayazağı’daki yeşil alanları bilirim. Şimdi buralarda kirli beton yığınları var. 1981’de Bursa’ya gelmiştim. O yeşil Bursa’nın yerinde beton yığınları hakim. 1992’nin sonlarında Yenişehir’e geldim. O günkü Yenişehir’le bugünkü Yenişehir’i kıyaslamak mümkün değil. Her taraf taş yığını olmuş. Çayır yok, çimen yok, suları emecek toprak yok. O dönemlerin parkları ve yeşil alanları kalmadı. Sel olan bölgelerdeki dere yataklarının nasıl daraltıldığını görüyoruz. Suçlu ya da suçlular kim diye sormak lazım. Sizce de öyle değil mi? Giden canlara yazık değil mi?
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
ZEKERİYA KILIÇ
Sel felaketi ve tabii afatlar
Kıymetli okuyucularım, önce depremler, şimdi de sel felaketi. Tabiat ve doğa insan eliyle meydana gelmemiştir. Allah’ın emri ile oluşmuştur. Yeryüzünün zenginlikleri, coğrafi şartları, denizler, karalar hepside varlık aleminin mutlak sahibi olan Allah’ındır. Kuran’ı Kerim’de göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah’ındır. Yeryüzünü sizin için bir döşek, göğü de bir bina yaptı. O gökten bir su indirip onunla türlü türlü, çeşit çeşit semerelerden, nimetlerden sizin için rızık çıkardı. “Bakara suresi ayet 22-284”. Şüphesiz göklerin ve yerin yaratılışında gece ile gündüzün; biri biri ardınca gelişinde insanlara faydalı şeyleri denizde taşıyan gemilerde Allah’ın yukarıdan indirdiği ve onunla yeryüzünün ölümünden sonra dirilttiği suda deprenen hareket eden her hayvanı, canlıyı orada üretip yamasında gökle yer arasında boyun eğmiş rüzgârları ve bulutları evirip çevirmesinde aklı olan bir kavim için nice ayetler, deliller vardır. Bakara suresi ayet 164. Bunlara benzer daha nice ayetler ve sahih hadisler vardır.
Kıymetli okuyucularım, insanoğlu bütün doğayı ve tabiatı kendi lehine, kendi menfaatine kullanmak için bozup, istismar etme yollarına başvurmuştur. Suları kirletmiştir, doğayı bozmuştur, çevreyi perişan etmiştir, ormanları yakmıştır, denge bozulmuştur. Çayırlar, çimenler, yeşil alanlar beton yığını haline gelmiştir. Rahmet olan yağmur sularını emecek ve sele dönüşmesini engelleyecek bitki örtülerini tıraşlamıştır. Ecdadımızın emanet ettiği topraklar parsellenmiş ve ranta çevrilmiştir. Bunların tamamı para ve siyasi menfaat uğruna yapılmıştır. Ben 1965-67 ve 1968’lerde İstanbul’da öğrenciydim. Belgrat Ormanları, Çayırbaşı, İstinye, Bahçeköy, Ayazağı’daki yeşil alanları bilirim. Şimdi buralarda kirli beton yığınları var. 1981’de Bursa’ya gelmiştim. O yeşil Bursa’nın yerinde beton yığınları hakim. 1992’nin sonlarında Yenişehir’e geldim. O günkü Yenişehir’le bugünkü Yenişehir’i kıyaslamak mümkün değil. Her taraf taş yığını olmuş. Çayır yok, çimen yok, suları emecek toprak yok. O dönemlerin parkları ve yeşil alanları kalmadı. Sel olan bölgelerdeki dere yataklarının nasıl daraltıldığını görüyoruz. Suçlu ya da suçlular kim diye sormak lazım. Sizce de öyle değil mi? Giden canlara yazık değil mi?