Bir oy verdim diye başında mı dönecem
Karga değilim ben, gak-gak etmem başkanım
Her gezdi yerde önüne mi gelecem
Sırf göresin diye, bak-bak etmem başkanım.
Ne bir aşiretim, ne de üç bin oyum var
Ne işe al diyen, zorba bir soyum var
Anamın gardaşı üç tane dayım var
Başka bir kapıyı, tak-tak etmem başkanım.
O belediyenin, bir suyunu içerim
Köyümün yoludur, karşısından geçerim
Ben seni ilçeme hizmet için seçerim
Öz çıkarım için, şak-şak etmem başkanım.
Arkanda kaynana, önünde gelin olmam
Kırk telde oynayıp her yöne namaz kılmam
Son akşam kaybedip, koşupta safan durmam
Boğazımı yırtıp, ak-ak etmem başkanım.
Üç günlük ömürde, onurumla yaşarım
Memleket içinse, canla başla koşarım
Arada bir kızınca, şu boyumu aşarım
Ben böyle boşuna, lak-lak etmem başkanım.
“Bu şiirin hikâyesi şöyledir. Zannediyorum 2008 yıllarında seçimlerde yarışan partilerin her birinde, aynı ailelerden olan üç beş kardeş, ayrı ayrı partilere bölünerek, diğer partilerde de boy gösterip destek veriyorlar. Son gün, yani seçim akşamı bu kardeşler kazanan partinin çatısı altında adeta kahraman geçiniyorlar. Şayet başka parti kazansaydı o sahtekârlar orada çörekleneceklerdi. Bu manzarayı gören “GÖKMEN SAKİN” ülkemizin birçok yerinde ikiyüzlü, bukalemun tipli bu şak şakçıları kaleme alarak, kendi çıkarları için, yukarıdaki şiiri yazıyor. İlgili şiir için açık CİNASİ ‘de yorum yaparak, “Gökmenin keskin gözlerinin detayları iyi gördüğünü dile getiriyor. Sonra da diyor ki “Mecliste oğlu, kızı yoktur. Ama gel gör ki her dönemde en az beş, on tane adamı vardır. Bunların çoğu önde gelen büyük iş adamlarının çıkar ve menfaatlerini korumak için oradadırlar. Ciddi manadaki vatan perverler, namuslu adamlar bu işe tenezzül bile etmezler.”
Ben bu yiğit yüreği tebrik ediyorum diyerek sözlerini bitiriyor. Milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy da bu tipleri “Safahat’ta” şöyle anlatıyor. “Ötüyorlar her taşın üstünde bir dilli düdük. Etrafında toplanmış, bir sürü hödük. Yaşasın, kim yaşasın, ömrü olan..” şak-şak…