"İşte oğlum. Çocuğun ruhunu sarsan esbap - muttasıl kıvranıyor. Kalbi yıkık, beyni harap. Hangi biçarenin alamını etsin ta, dil - Kimin imdadına koşsun? O kadar çok ki sefil. Hangi matemli evin derdine çıksın ortak. Bir yığın kül kesilen baksana binlerce ocak. Hangi yardım dinlenen aczi tutup kaldırsın - Hangi melun çetenin ilk boynunu kırsın. Bizim ev mahkeme, hakîm, bereket versin acar. Geceden hükmü verir. Gündüzün icraya koşar. Neme lazım ki herifin ameli şey bileği ama hiç sorma bizim çektiğimiz gaileyi.
Akşam olmaz mı? Kızın benzi uçuktur mutlak - Ağabeyim gelmedi hala diye korkak korkak. Dikilir karşıma 'La havle' derim, sabrederim - Beni kim teselli etsin ki ben ondan beterim. Çullanır beynime yüzlerce mehip endişe - bütün asabımı sarsar, bakamam hiç bir işe. Saat artık bilemem altı mı, yedi mi - Heyecan geldi mi oğlan, hele can geldi mi? Çileden çıkmışım akşam, dedim 'Asım bana bak. Yol yakınken dön nafile çıkmaz bu sokak.'
Koşuyorsun, be çocuk, çarpacak alnın duvara; Dağılır sonra kafan, etme, çekil bir kenara. Toplanıp cümbüş ederken elin evlâdı, gece, Hangi bir hakla gidip hepsini dövdün delice? Nara atmış diye sarhoşları, tut sen, kovala... Bari git bekçi yazıl, aylık alırsın budala! Balık almış, ne olur? Sonra yedirmiş, ne çıkar? Sanki hiç beslememiş kendisi vaktiyle zağar. Sana bir şey dememiş, kısmış oturmuş dilini; Niçin, oğlum, seriyorsun herifin pestilini?
Gelelim cümbüşe insaf ediniz vakti midir? Yahut insan gibi eğlense herifler ne denir Muhtekir kafilesiymiş, ne edep var, ne hayâ. Aç, sefil inleyerek can vere dursun dünya, Yine siz dinlemeyin, anlamayın matemini, Sürün artık serilen yurdumuzun son demini! Sağda yüzlerce ölen, solda hesapsız sürünen, Karşıdan bunlara gülmek ne demektir alenen? Son sözümdür size... Beyhude fakat nerde duyan?
Taştı kusmuk gibi her pencereden bin hezeyan.
Bana anlat bakayım şimdi: Şu biçare ocak, Zorbalar saltanatından ne zaman kurtulacak? Hiç bu mantıkla, o divane, hükümet mi yürür? Bir cemaat ki erenler işi yumrukla görür. Kafa bitmiş demek artık, çekiver kuyruğunu! Kuvvetin hakkı mıdır enselemek bulduğunu? Bize, Asım, ne şunun yumruğu lazım, ne bunun; Birinin pençesi ister yalınız: Kanunun. Ver bütün kudreti kanuna ki vahdet yürüsün... Yoksa millet değil ancak dağınık bir sürüsün... Memleket zaten ayol baksana: Allak bullak, sen de hissinle yürürsen batırırsın mutlak."
Kıymetli okuyucularım
Milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy (Mekânı cennet olsun) Safahat'in 6'cı bölümünü "Asım" ismi ile perçinlemiştir. Yukarıdaki şiir Asım'ın bir bölümüdür. 18 Eylül 1919'da Sebilür-Reşat'ta yayınlanmıştır. İstiklal Marşı'ndaki "Arkadaş yurduma alçakları uğratma sakın" mısrası onun sahip olduğu milli şuuru anlatmaktadır. Onlarla yaşasaydı acaba bugün neler yazarlardı?
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
ZEKERİYA KILIÇ
SAFAHAT'TAN SEÇMELER VE AKİF
Akşam olmaz mı? Kızın benzi uçuktur mutlak - Ağabeyim gelmedi hala diye korkak korkak. Dikilir karşıma 'La havle' derim, sabrederim - Beni kim teselli etsin ki ben ondan beterim. Çullanır beynime yüzlerce mehip endişe - bütün asabımı sarsar, bakamam hiç bir işe. Saat artık bilemem altı mı, yedi mi - Heyecan geldi mi oğlan, hele can geldi mi? Çileden çıkmışım akşam, dedim 'Asım bana bak. Yol yakınken dön nafile çıkmaz bu sokak.'
Koşuyorsun, be çocuk, çarpacak alnın duvara; Dağılır sonra kafan, etme, çekil bir kenara. Toplanıp cümbüş ederken elin evlâdı, gece, Hangi bir hakla gidip hepsini dövdün delice? Nara atmış diye sarhoşları, tut sen, kovala... Bari git bekçi yazıl, aylık alırsın budala! Balık almış, ne olur? Sonra yedirmiş, ne çıkar? Sanki hiç beslememiş kendisi vaktiyle zağar. Sana bir şey dememiş, kısmış oturmuş dilini; Niçin, oğlum, seriyorsun herifin pestilini?
Gelelim cümbüşe insaf ediniz vakti midir? Yahut insan gibi eğlense herifler ne denir Muhtekir kafilesiymiş, ne edep var, ne hayâ. Aç, sefil inleyerek can vere dursun dünya, Yine siz dinlemeyin, anlamayın matemini, Sürün artık serilen yurdumuzun son demini! Sağda yüzlerce ölen, solda hesapsız sürünen, Karşıdan bunlara gülmek ne demektir alenen? Son sözümdür size... Beyhude fakat nerde duyan?
Taştı kusmuk gibi her pencereden bin hezeyan.
Bana anlat bakayım şimdi: Şu biçare ocak, Zorbalar saltanatından ne zaman kurtulacak? Hiç bu mantıkla, o divane, hükümet mi yürür? Bir cemaat ki erenler işi yumrukla görür. Kafa bitmiş demek artık, çekiver kuyruğunu! Kuvvetin hakkı mıdır enselemek bulduğunu? Bize, Asım, ne şunun yumruğu lazım, ne bunun; Birinin pençesi ister yalınız: Kanunun. Ver bütün kudreti kanuna ki vahdet yürüsün... Yoksa millet değil ancak dağınık bir sürüsün... Memleket zaten ayol baksana: Allak bullak, sen de hissinle yürürsen batırırsın mutlak."
Kıymetli okuyucularım
Milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy (Mekânı cennet olsun) Safahat'in 6'cı bölümünü "Asım" ismi ile perçinlemiştir. Yukarıdaki şiir Asım'ın bir bölümüdür. 18 Eylül 1919'da Sebilür-Reşat'ta yayınlanmıştır. İstiklal Marşı'ndaki "Arkadaş yurduma alçakları uğratma sakın" mısrası onun sahip olduğu milli şuuru anlatmaktadır. Onlarla yaşasaydı acaba bugün neler yazarlardı?