Kıymetli okuyucularım.
Paranın çok eski bir tarihi vardır. Yükte hafif, değer itibari ile ağır olan ve kolayca taşınabilen para ekonomide her zaman önplanda olmuştur. Malın, malla takas edildiği dönemler bitmiş, malın parayla alındığı dönemler başlamıştır. Bu sebepten dolayı zengin ve güçlü bilinen devletler elde ettikleri imkanlarla, siyasi güçlerini de kullanarak fakir ve yoksul ülkeler karşısında kendi paralarını çok yüksek değere taşımaktadır. Böylece dünya çapında söz sahibi  olmayı başarmışlardır. Siyasi ve ekonomik bağlamda ki çıkar kavgaları dini, ahlaki, hukuki ve siyasi anlayışları da etkilemişdir.
Güçsüz olan devletler ve milletler bu durumdan aşırı derecede etkilenmişlerdir. Neticede para piyasası insanlığı ve dünyamızı tehtit eder duruma gelmiştir.

Kıymetli okuyucularım.
Üzülerek belirtelim ki bir takım dalgalanmalar maskesi altında fakir ve fukaralar sömürülmekte, kapitalist ve doyumsuz tipler yunus balığı gibi şişmektedir. Oynanan oyunlar sadece milletler arasında kalmayıp kendi içlerinde bile sömürüler devam etmektedir. Göz göre göre zenginlik kaynaklar belli bir azınlığın tekeline bırakılmaktadır. Araya çıkar, menfaat ve para girince’ne yazıkki muhafazakarlık, dindarlık, milli anlayışlar törpülenmiştir. Hatta yok sayılmışlerdır. Örnek vermek gerekirse şu sözlere kulak vermek lazımdır: “Korkmayın kimse Tüpraşı, Telakom’u alıp gitmez. Paranın, sermayenin dini rengi olmaz.Bu tesislerin hepsi Türkiye’yede kalır. Mevcut işlemler kamunun elinde dahi kar ediyor. Düşünün bir kere bu işlemler özel sektörün elinde nasıl da verimli çalışır. Nasıl da kar eder. Sermayenin yerlisi, yabancısı olmaz. Erdemiri, Tüpraş’ı, Türk Telekom’u, Türk Hava Yolları’nın tamamını yabancılara satabiliriz.” Sormak lazım. Ne demek paranın, sermayenin dini ve rengi olmaz demek. Sermayenin ve paranın dini olmasaydı,Yahudiler Filistinde toprak alabilirlermiydi. Amerika Irak’ı işgal edebilirmiydi. Bu bir tuzaktır. Sermayenin dini de rengi de vardır.

Kıymetli okuyucularım.
Genelleme yapacak olursak stokçuluk, karaborsa, organ mafyacılığı, kadın ticaretleri, cinayetler, uluslar arası kaçakçılıklar, rüşvetler, adaletsizlikler, örtbas edilien olayların tamamıda “para” vardır. Mesela fetö ihanetinin finansörü olduğu söylenen Birleşik Arap Emirlikleri Kaşıkçı cinayetinde zıtlaşılan Suudi Arabistan Patrikhanenin saçmalamaları karşısında koyulan tavırlar ve daha niceleri. Hepsi de bir anda sanki unutuldu, dostluk rüzgarlar estirildi. Bütün bunların temelinde yatan gerçek “para”dır. Para uğruna mukaddeslerimiz olan manevi değerlerimiz bile istismar edilmiştir. Yakılan ormanlar, imara açılan tarım alanları ve sit alanları, yalanlar, dolanlar hep “para” uğruna olmadımı. Onun için Temel eline parayı alır ve der ki: ”Ulan para, İlah desem, İlah değilsin. Peygamber desem, Peygamber değlsin. Evliya desem, Evliya değilsin. Cin desem, şeytan desem oda değilsin. Ama her taşın altında sen çıkıyorsun. Desene bize. Sahi sen nasıl bir şeysun daa?” demiş. Paranın kullarına ithaf olunur.