“Balık suda güzel, kuş gökte güzel. Uyku yerde güzel, düş gökte güzel. Ayak yerde güzel, baş gökte güzel. Güzellik başlı başına bir şiir değilmi. Şiiri esasında güzellikler doğurmuş. Güzeli sevenlerde onu yaşatıyorlar. Şehirlerdeki çiçekçi dükkanlarını dolduran rengarenk çiçekleri gördükçe içim burkulur Hepsinde yaratan kudretin damgasının güzelliğini görürüm. Görürüm amma, birde çiçeklerde bir gariplik, bir yalnızlık sezerim. Ha gurbetteki çaresiz insan, ha kafesteki zavallı kuş, ha akvaryumdaki yavru balık, ha hapishanedeki masum gelin. Ne fark var bunlar arasında. Hangisi ait olduğu yerde bulunuyor. Hiç biriside renk, şekil, biçim çirkinliği yoktur. Bu güzel varlıkların çirkin yerlerde tutulması çirkindir. Belki bunlar küçük meseleler diceksiniz. Büyük meseleleriniz nereden başlar acaba İnsanı en büyük varlıklar yapan hususiyetler boyunun uzunluğunu mu, bedenin ağırlığını mı? İnsan olmak küçük mesele değildir. Bizim dağlarda kaya menekşesi dediğimiz bir menekşe türü var. Susuz topraksız sarp kayaların yarıklarında biter. İnsan boyunun ulaşamadığı yerlerde. Burçak burçak kokar. Güneş gören yerlerde açık mavi, güneş görmeyen yerlerde açık eflatun renginde olur. Tohumu toprağa dökülür bitmez. Kökünü saksıya alırsınız yetişmez. İnsanlara kafa tutan bu menekşeyi çok severim. Ne varki diğerleri onun gibi olmuyorlar. Güzelliğe sahip olmamak ne acıdır” sonrada devam ediyor. “Suyumuz da mikrop, havamızda kir, ülkeden kaldırdık güzellikleri Çıplar dağlar utancından eğilir. Kökünden yoldurduk güzellikleri, Alimi çağırdık ağzını açtı, Turiste gel dedik hep aldı kaçtı. Onbinlerce eser huduhu geçti. Düşmana çaldırdık güzellikleri, Yeşili bölüştü dayılarımız, Talana uğradı kıyılarımız, İyilik görmedi iyilerimiz, açmadan soldurduk güzellikleri.” Merhum Abdurrahim Karakoç 1 Ocak 1985  ve 9 Eylül 1985 tarihlerinde bu şiiri ve makaleyi yazmıştır. 5. Mevsim adlı eserininde 31-32-33 sayfalarına aktarmıştır. Mekanı cennet olsun. Onlar öyle bir kuşak şak şakçılıktan, yalakalıktan, yağcılıktan hoşlanmamışlar. Birilerinin talanına yağmalamalrına göz yummamışlar ve uşak olmamışlardır. Onların döneminin sözde büyük adamları ve avenderinin çoğuda tıpkı onun gibi kara toprağın altındadır. Hesap günü hepside sorgulanacaklardır. Tabii bizlerde buna dahiliz, Allah sonumuzu hayırlı kılsın.