Sevgili okuyucularım
Kim olursa olsun “suçlu bütün dünyada suçludur.” Aynı zamanda “suçluyu masum göstermekte suçtur.” İlk insan ile Hz. Adem atamızla birlikte insan-tabiat ilişkileri günümüze kadar devam etmiş bundan sonra da devam edecektir. Tabiat üzerinde çırpınan milyarlarca insan vardır. Bunların meydana getirdiği dini, felsefi, siyasi akımlar vardır. İnsan üretmek ve tüketmek açısından tabiattan kopamaz. Büyük bir bölümü ise “Tabiatı değiştirmek ve istismar etmek için çalışmaktadırlar.” Halbu ki Allah bizi tabiatın bir parçası olarak tabiatla birlikte var olmak üzere yaratmıştır. Her varlık ve her canlı gibi insan da tabiatın dışına çıkamaz. Kur’an-ı Kerim’de “İnsanın istese de bu mülkün ve bu alemin dışına çıkamayacağı belirtilmiştir.” Biz Müslüman Türk Milleti olarak insanı ekonomik bir hayvan değil mutlu olması gereken şerefli bir emanet olarak görürüz. Bu bağlamda orman yangınlarını ele alalım.

Sevgili okuyucularım
Bitkilerin de, hayvanların da, insanların da birbirileriyle ilişkileri vardır. Bu üçlü birlikte olmak zorundadır. Bunun adı “ekolojik denge”dir. Bu denge ne yazık ki insan eliyle bozulmaya ve tahribata başlamıştır. Bu tahribatı yapanlar madden ve manen suçlulardır. İnsan dahil canlılar dünyasındaki tahribat her şeyi alt üst etmekte ve yeryüzünde fitneye sebep olmaktadır. Küresel katiller bilinçli olarak önce insanı tahrip etmişler. Bunun alt yapısını oluşturmuşlar. Sonra da o kirli eller tahrip edilen beyinler vasıtasıyla diğer canlıları ve tabiatı kirletmeye, yakıp, yıkmaya başlamışlardır. Bugün yaşadığımız yangınların ve diğer doğal afetlerin sebepleri bunlardır.

Sevgili okuyucularım
Ümitsizliğe kapılmayalım. Toprak bağrında nice tohumlar, nice çekirdekler saklamakta ve barındırmaktadır. İnsan eli değmese bile gökten yağacak rahmet yağmurlarıyla o tohumlar, o çekirdekler yeniden hayat bulacak ve yeşerecektir. Yeter ki bizler görevimizi iyi yapalım. Allah’ın belli bin nizam ve düzen içerisinde yarattığı dünyasını bozmayalım. Kur’an’a kulak verelim. “E’tühliküna-bima fealessüfehaü minna” buyuran Rabbimiz bizleri uyarıyor ve “Bir takım beyinsizlerin, düşüncesizlerin (dünya koliklerin) yüzünden bizi helak (perişan) eder misin Allah’ım” ikazını yapıyor. Sormak lazım bazı insanlara... “Mevsimler neden değişiyor, hava şartları niçin bozuluyor? Hangi sebeple buzullar eriyor, sıcaklıklar artıyor, doğal afetler insanları tehdit ediyor. Kendi ellerimizle, kendimizi niçin tehlikeye atıyoruz. Bunları suçluları ve mesulleri kimler? Herkes bulunduğu yerde çevresine bakar, olan bitenleri gözden geçirirse, pişmiş kelle gibi sırıtan suçlular görürüz. Beton yığınların, demir parçalarının, sentetik boyaların ve zehirli atıkların arasında sıkışıp kalan hormonlu hayata mâhkum edilen insanlık can çekişiyorsa hiç şüphesiz suçlular kapitalizmin uşaklarıdır. Emperyalizmin dölleridir. Elbette onlar da, bu vahşetin, bu insanlık dışı cinayetlerin altında kalacaklardır. Kurunun yanında yanan yaşlar, o katilleri affedecek mi bilemiyorum.