Kıymetli okuyucularım
Türkiye'de baş gösteren sosyal ve ekonomik krizler köylerden şehirlere göçün başlaması ile hızlanmıştır. Köy okulları kapatılmış taşımalı eğitime geçirmiş tarım ve hayvancılık yok olmaya mahkûm edilmiştir. Mesela benim köyüm takriben 250 hanedir her hanede ihtiyaca göre büyük ve küçükbaş hayvan bulunurdu bunun yanında her kapıda 10-15 tavuk ve horoz olurdu herkesin avlusunda biber, patlıcan, fasulye, domates, soğan, sarımsak, pırasa, karalahana ve patates vardı. Bahçelerde armut, elma, incir, hurma ve siyah üzüm olurdu. Hafta geldiğinde analarımızın biriktirdiği taze tereyağı, yoğurt ev peyniri pazara götürülür ve satılır böylece evin diğer ihtiyaçları karşılanırdı. Kış için toprak testilere çeşitli turşular konur, elmadan, armuttan, üzümden ve hurmadan pekmezler yapılır. Ayrıca bunlardan fırın ya da güneşte kurutulan kışlıklar hazırlanırdı. Birçok ailenin bahçesindeki müsait yerlerde birkaç kovan arıda bulunurdu. Şehrin bilinen esnafları ve amirleri memurları pazar yerleri kurulduğunda önce köylülerin olduğu yere gider alışverişini yapardı. Hatta Karadeniz'in birçok yerlerinde Karılar Pazarı diye bilinen sokaklar vardı. Şimdilerde bu güzelim ve sosyal adetler yok edildi. Organik ürün bulmak ve almak imkânı kalmadı. 50 haneli köyde evlerin çoğu boş, çıra yakıp arasanız 30-40 tane inek dana bulamazsınız. Gelinen nokta yürekler acısı...
Kıymetli okuyucularım
Türkiye'yi yönetenler yönetmeye talip olanlar dünü ve bugünü ile birbirine çamur atma yerine, "Nerede hata yaptık? Niçin toplum olarak neden bu duruma geldik" diye muhasebe yapmalıdır. Hani köylü bu devletin efendisiydi? Bırakın efendiliği elindeki güzelim toprakları bile satıldı. Şehirlere başlayan göç akını ile ahlak erozyonu tavan yaptı. Zamansız ve hazırlıksız çıkışlar sosyal dengeyi bozdu. Tarım arazileri imara açıldı. Birçoğu işlenmedi. Köyler garip bırakıldı. Bu arada nice üzücü hadiseler yaşandı. Çevre kirliliği, sosyal kirlilik arttıkça arttı. Kendisini uyanık ve açık göz sananlar bir anda türemeye başladı. Çevre gibi siyaset de kirlendi. Rahmetli Nihal Atsız'ın şu mısrası hatıra geliyor, "Yırtıcılar az yaşar uzun sürmez doğanlık. Her ışığın ardında gizlidir bir karanlık"
Geldiğimiz noktada ışık diye lanse edilen şeylerin ardındaki gizli karanlıklar filizlenmeye başladı. Tıpkı FETÖ'nün 'Altın Nesil' diyerek tarif ettiği tiplerin 15 Temmuz 2016'daki karanlığı gibi... Nerede, ne zaman, ne için hata yapıldı? Artık incelenmeli, irdelenmeli ve yanlışlardan acilen dönülmelidir.
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
ZEKERİYA KILIÇ
NEREDE, NE ZAMAN, NE İÇİN HATA YAPILDI?
Türkiye'de baş gösteren sosyal ve ekonomik krizler köylerden şehirlere göçün başlaması ile hızlanmıştır. Köy okulları kapatılmış taşımalı eğitime geçirmiş tarım ve hayvancılık yok olmaya mahkûm edilmiştir. Mesela benim köyüm takriben 250 hanedir her hanede ihtiyaca göre büyük ve küçükbaş hayvan bulunurdu bunun yanında her kapıda 10-15 tavuk ve horoz olurdu herkesin avlusunda biber, patlıcan, fasulye, domates, soğan, sarımsak, pırasa, karalahana ve patates vardı. Bahçelerde armut, elma, incir, hurma ve siyah üzüm olurdu. Hafta geldiğinde analarımızın biriktirdiği taze tereyağı, yoğurt ev peyniri pazara götürülür ve satılır böylece evin diğer ihtiyaçları karşılanırdı. Kış için toprak testilere çeşitli turşular konur, elmadan, armuttan, üzümden ve hurmadan pekmezler yapılır. Ayrıca bunlardan fırın ya da güneşte kurutulan kışlıklar hazırlanırdı. Birçok ailenin bahçesindeki müsait yerlerde birkaç kovan arıda bulunurdu. Şehrin bilinen esnafları ve amirleri memurları pazar yerleri kurulduğunda önce köylülerin olduğu yere gider alışverişini yapardı. Hatta Karadeniz'in birçok yerlerinde Karılar Pazarı diye bilinen sokaklar vardı. Şimdilerde bu güzelim ve sosyal adetler yok edildi. Organik ürün bulmak ve almak imkânı kalmadı. 50 haneli köyde evlerin çoğu boş, çıra yakıp arasanız 30-40 tane inek dana bulamazsınız. Gelinen nokta yürekler acısı...
Kıymetli okuyucularım
Türkiye'yi yönetenler yönetmeye talip olanlar dünü ve bugünü ile birbirine çamur atma yerine, "Nerede hata yaptık? Niçin toplum olarak neden bu duruma geldik" diye muhasebe yapmalıdır. Hani köylü bu devletin efendisiydi? Bırakın efendiliği elindeki güzelim toprakları bile satıldı. Şehirlere başlayan göç akını ile ahlak erozyonu tavan yaptı. Zamansız ve hazırlıksız çıkışlar sosyal dengeyi bozdu. Tarım arazileri imara açıldı. Birçoğu işlenmedi. Köyler garip bırakıldı. Bu arada nice üzücü hadiseler yaşandı. Çevre kirliliği, sosyal kirlilik arttıkça arttı. Kendisini uyanık ve açık göz sananlar bir anda türemeye başladı. Çevre gibi siyaset de kirlendi. Rahmetli Nihal Atsız'ın şu mısrası hatıra geliyor, "Yırtıcılar az yaşar uzun sürmez doğanlık. Her ışığın ardında gizlidir bir karanlık"
Geldiğimiz noktada ışık diye lanse edilen şeylerin ardındaki gizli karanlıklar filizlenmeye başladı. Tıpkı FETÖ'nün 'Altın Nesil' diyerek tarif ettiği tiplerin 15 Temmuz 2016'daki karanlığı gibi... Nerede, ne zaman, ne için hata yapıldı? Artık incelenmeli, irdelenmeli ve yanlışlardan acilen dönülmelidir.