Kıymetli okuyucularım,
Bundan 45-50 yıl gerilere yani 1980’lere giderek Türkiye’nin nüfusunun yüzde 70’inin köylerde yaşadığını görürüz. Bu güne bakıldığında nüfusumuzun yaklaşık olarak yüzde 10’u ya da 12’si köylerde yaşamaktadır. Kalan yüzde 85’i hatta 87’si şehirlerde yaşamaktadır. Hızlı şehirleşme merakı ve siyaseti birçok problemi de beraberinde getirmiştir. Bu şehirleşme siyaseti Rahmetli Turgut Özal’la başlamıştır. Günümüze kadar devam etmiştir. Neticesine bakıldığında götürüsü, getirisinden fazla olmuştur. Bu büyük darbeyi de Türk tarafını yemiştir. Bununla birlikte aile hayatımızda ve ahlaki kültürümüzde tedavisi imkansız hale gelen yaralar açılmıştır. Köylerimiz boşalmış haneler viran kalmıştır. Buna karşılık başta büyük şehirler olmak üzere ot biter gibi gece kondular, kaçak inşaatlar çoğalmıştır. Oy almak, iktidara kalkma uğruna birçok yolsuzluklara göz yumulmuş, müsaade edilmiş ve görmezden gelinmiştir. Belli gölgelerde hazine arazileri birileri tarafından çevrilmiş ve satılmıştır.
Kıymetli okuyucularım, köylerin boşalması ile birlikte organik ürünler denilen gıda maddeleri yok olmuş yerini hormonlu ve gdo’lu ürünler almıştır. Ayrıca üretim azalmış, ihtiyaçlara cevap vermek imkansız hale gelmiştir. Milli yapımızın yediği darbeler ayrı bir dert olmuştur. Alkol tüketimi, kumar, uyuşturucu kullanımı tavan yapmıştır. Madde bağımlılarının, evden kaçanların, seks tuzaklarına düşen ve düşürülen gençlerin sayıları(kız, erkek) artmıştır. Geçim sıkıntıları nice aileleri perişan etmiştir. Hırsızlık, kavga, cinayet çoğalmıştır. Bu olumsuzlukları ve sosyal buhranları fırsat bilen bazı çevreler harekete geçerek çok kirli işlere bulaştırılacak figüran ve kobayları bulmada zorlanmadan hedeflerine ulaşmışlardır. Çünkü toplum istismara açık Pazar durumuna getirilmiştir. Amacı ve gayesi vatana millete hizmet etmesi gereken bir takım siyasetçiler mali görevlerini terk ederek sadece iktidarda kalmak uğruna belli kesimlere tavizler vererek siyasi rüşveti meşrulaştırmışlardır.
Kıymetli okuyucularım, Elbette sosyal hayatı durgun ve pasif kabul etmek mümkün değildir. Çeşitli sebeplerde dolayı o daima değişme durumundadır yani dinamiktir. Sosyal değişme farklı örüşler ve farklı ekoller sebebiyle hızlanmaktadır. Bunun da başlıca sebebi küçük ve cılız politik hesaplar ve dar ideolojiler olmuştur. Nüfusun yoğunlaşması da sosyal değişmenin bir sebebidir. Çünkü ülkenin ihtiyaçları büyür. Milletin muhtaç olduğu ürünler yetmez hale gelir. Bunlar olurken tarım asla ihmal edilmemelidir. Ülke tarımdan sanayiye geçerken kentlerin dolması köylerin boşalması beraberinde sınıf ve nesiller çatışmasını da getirmiştir. Kenar mahalle gecekondu, işsizlik, çözülme ve meydana gelen problemler. Netice itibarı ile ülkeyi yöneten siyasi kadrolar kim olursa olsun yapılan hatalardan dönmelidir. Tarım arazileri işlenmeli ve işlenmesi teşvik edilmelidir. Gelir dağılımındaki eşitsizlikler giderilmelidir. Geçmişin hataları anlatılarak tekrar edilmesi önlenmelidir.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
ZEKERİYA KILIÇ
Nerede, nasıl, hangi hatalar yapıldı?
Bundan 45-50 yıl gerilere yani 1980’lere giderek Türkiye’nin nüfusunun yüzde 70’inin köylerde yaşadığını görürüz. Bu güne bakıldığında nüfusumuzun yaklaşık olarak yüzde 10’u ya da 12’si köylerde yaşamaktadır. Kalan yüzde 85’i hatta 87’si şehirlerde yaşamaktadır. Hızlı şehirleşme merakı ve siyaseti birçok problemi de beraberinde getirmiştir. Bu şehirleşme siyaseti Rahmetli Turgut Özal’la başlamıştır. Günümüze kadar devam etmiştir. Neticesine bakıldığında götürüsü, getirisinden fazla olmuştur. Bu büyük darbeyi de Türk tarafını yemiştir. Bununla birlikte aile hayatımızda ve ahlaki kültürümüzde tedavisi imkansız hale gelen yaralar açılmıştır. Köylerimiz boşalmış haneler viran kalmıştır. Buna karşılık başta büyük şehirler olmak üzere ot biter gibi gece kondular, kaçak inşaatlar çoğalmıştır. Oy almak, iktidara kalkma uğruna birçok yolsuzluklara göz yumulmuş, müsaade edilmiş ve görmezden gelinmiştir. Belli gölgelerde hazine arazileri birileri tarafından çevrilmiş ve satılmıştır.
Kıymetli okuyucularım, köylerin boşalması ile birlikte organik ürünler denilen gıda maddeleri yok olmuş yerini hormonlu ve gdo’lu ürünler almıştır. Ayrıca üretim azalmış, ihtiyaçlara cevap vermek imkansız hale gelmiştir. Milli yapımızın yediği darbeler ayrı bir dert olmuştur. Alkol tüketimi, kumar, uyuşturucu kullanımı tavan yapmıştır. Madde bağımlılarının, evden kaçanların, seks tuzaklarına düşen ve düşürülen gençlerin sayıları(kız, erkek) artmıştır. Geçim sıkıntıları nice aileleri perişan etmiştir. Hırsızlık, kavga, cinayet çoğalmıştır. Bu olumsuzlukları ve sosyal buhranları fırsat bilen bazı çevreler harekete geçerek çok kirli işlere bulaştırılacak figüran ve kobayları bulmada zorlanmadan hedeflerine ulaşmışlardır. Çünkü toplum istismara açık Pazar durumuna getirilmiştir. Amacı ve gayesi vatana millete hizmet etmesi gereken bir takım siyasetçiler mali görevlerini terk ederek sadece iktidarda kalmak uğruna belli kesimlere tavizler vererek siyasi rüşveti meşrulaştırmışlardır.
Kıymetli okuyucularım, Elbette sosyal hayatı durgun ve pasif kabul etmek mümkün değildir. Çeşitli sebeplerde dolayı o daima değişme durumundadır yani dinamiktir. Sosyal değişme farklı örüşler ve farklı ekoller sebebiyle hızlanmaktadır. Bunun da başlıca sebebi küçük ve cılız politik hesaplar ve dar ideolojiler olmuştur. Nüfusun yoğunlaşması da sosyal değişmenin bir sebebidir. Çünkü ülkenin ihtiyaçları büyür. Milletin muhtaç olduğu ürünler yetmez hale gelir. Bunlar olurken tarım asla ihmal edilmemelidir. Ülke tarımdan sanayiye geçerken kentlerin dolması köylerin boşalması beraberinde sınıf ve nesiller çatışmasını da getirmiştir. Kenar mahalle gecekondu, işsizlik, çözülme ve meydana gelen problemler. Netice itibarı ile ülkeyi yöneten siyasi kadrolar kim olursa olsun yapılan hatalardan dönmelidir. Tarım arazileri işlenmeli ve işlenmesi teşvik edilmelidir. Gelir dağılımındaki eşitsizlikler giderilmelidir. Geçmişin hataları anlatılarak tekrar edilmesi önlenmelidir.