Sevgili okuyucularım; Müslüman Türk milletinin aile hayatı adeta felç edildi ve ediliyor. Terör, cinayetler, katliamlar, vurgunlar, hırsızlıklar, zina yani aklımıza ne gelirse hepsi mevcut. Batsın böyle hayat, batsın böyle sahte medeniyet, kahrolsun böyle sosyal yaşam demekten başka çare ve söz bulamıyorum. Allah resulü buyuruyor ki; “sizden biriniz bir kötülük gördüğü zaman onu eliyle men etsin.”Buna gücünüz yetmezse,” diliyle men etsin.” Buna da gücü yetmezse, “kalbiyle buğuz etsin” ki buda imanın en zayıf olanıdır. Geliniz sokaklara bir bakalım, hangimiz gördüğümüz kötülükleri men etme yoluna gidiyoruz? Diyelim ki men etmeye çalıştık hangi yasalar ve kanunlar bizden yana olacak? Artık öyle bir zamana geldik ki dille men etmek bir tarafa, zulüm ve vahşetleri görmezden geliyoruz.
Gençliğim çok hızlı ve hareketli geçmişti. 1976 yılında yüksek okula gidiyorum. Birde çocuğum var. İzmir’de mezarlık başı denilen yerde otobüse biniyoruz. Her sabah oraya bir züppe oğlan, bir hoppa kız gelip durakta sarmaş dolaş öpüşüyorlar. Bir sabah iyice kızdım, kitapları oturağa bıraktım ve bunların yanına gidip “burası yatak odası mı? Ya da fuhuş sokağı mı?” diyerek yumruk atmaya başladım. O zamanlar gençtik, iyi de kavga ediyordum. Duraktakilerin bir kısmı” helal olsun eline, sağlık” dediler Diğer kısmı da “çok ayıp ettin, sana ne” dediler. O sabahtan sonra, o züppeleri bir daha durakta görmedim.
Şunu ifade etmek istiyorum. Toplumun kötülüklere karşı duyarlı olması en iyi oto kontroldür. Vay efendim sen polis misin? Sen jandarma mısın? Sana ne, sen ne karışıyorsun? Mantığı bizi bu günlere taşımıştır. Kanunlar bu konuda yetersizdir. Allahın resulü söyle buyuruyor “süt emen masum yavrular, ot yayılan dilsiz hayvanlar, Allah deyince titreyen kalpler, ihtiyar halleriyle secde ve rüküya varan piri faniler olmasaydı, sizin üzerinize bela yağardı” işte farkına bile varmadan üzerimize bela yağıyor.
Kadınlar öldürülüyor, gençlerimiz uyuşturucuyla katlediliyor. Para uğruna namaz pazarlanıyor, yalan, dolan, talan, hırsızlık kol geziyor. Sağlığımızla oynanıyor. Maalesef varlıklı kişiler paylaşmasını bilmiyor.
Kaygusuz Abdal ne güzel söylemiş” şu âdem dediğin el, ayakla, baş değil, âdem manaya derler suret ile kaş değil” Maneviyatsız insanın her tarafı süs, püs olsa, her tarafı moda ve lüks olsa neye yarar. Takma kirpikler, boyalı eller nereye kadar sürecek. Gelin beraber Mevlana’nın şu sözüne bakalım
.” Ey benim pis cesedim, şu ruhum senden ayrıldıktan sonra, seni seyretmek istiyorum.
Hele bir kokuş, bir kurtlan, acaba sultan diye önünde diz çökenler, babam, dedem diye seni kucaklayanlar, sana yetmiş metreden daha fazla yaklaşa bilecekler mi? Zira bu toprak senin gibi nicelerini yedi bitirdi de, kemiklerinden eser bile kalmadı”(Bkz. Mesnevi) Ruhu meleki, ruhu cismani. Evet ruh cismani, candır. Ruh çıktığında insan leş haline gelir. Sinekte de vardır, köpekte de vardır. Ruhu meleki esas olan ruhtur. İnsanın, iman ve inanç yönünü oluşturur.
Muhittin Arabî’nin bir hikâyesini paylaşmak isterim. Öğrencileriyle dışarıda ders yaparken gelip, geçenlerden çoğunun selamını almaz. Öğrencisi sorar.”hocam selam almak terk edildi mi?” gel evladım der ve kendi makamına öğrenciyi oturtur. Karşıdan bir yılan, bir domuz, bir kedi gelir, hepside selam verir. Arada bir insan gelir. Öğrencisi o zaman gerçeği görür. Kuranı kerim’de” onlar hayvan gibidirler, beklide hayvanlardan daha alçaktırlar” buyurmaktadır.
Allah rızası için duyarlı olalım. Ucuz kahramanlıklara özenti duymayalım. Çemişgezekli babanın dediği ne güzel. TEOG ikincisi çocuğu için” Doktor, avukat ya da uzman olması önemli değil, önce insan olsun.” Evet, insan olalım insan. İnsan olmak çok önemli.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
ZEKERİYA KILIÇ
NE OLDU BİZE ALLAH AŞKINA?
Gençliğim çok hızlı ve hareketli geçmişti. 1976 yılında yüksek okula gidiyorum. Birde çocuğum var. İzmir’de mezarlık başı denilen yerde otobüse biniyoruz. Her sabah oraya bir züppe oğlan, bir hoppa kız gelip durakta sarmaş dolaş öpüşüyorlar. Bir sabah iyice kızdım, kitapları oturağa bıraktım ve bunların yanına gidip “burası yatak odası mı? Ya da fuhuş sokağı mı?” diyerek yumruk atmaya başladım. O zamanlar gençtik, iyi de kavga ediyordum. Duraktakilerin bir kısmı” helal olsun eline, sağlık” dediler Diğer kısmı da “çok ayıp ettin, sana ne” dediler. O sabahtan sonra, o züppeleri bir daha durakta görmedim.
Şunu ifade etmek istiyorum. Toplumun kötülüklere karşı duyarlı olması en iyi oto kontroldür. Vay efendim sen polis misin? Sen jandarma mısın? Sana ne, sen ne karışıyorsun? Mantığı bizi bu günlere taşımıştır. Kanunlar bu konuda yetersizdir. Allahın resulü söyle buyuruyor “süt emen masum yavrular, ot yayılan dilsiz hayvanlar, Allah deyince titreyen kalpler, ihtiyar halleriyle secde ve rüküya varan piri faniler olmasaydı, sizin üzerinize bela yağardı” işte farkına bile varmadan üzerimize bela yağıyor.
Kadınlar öldürülüyor, gençlerimiz uyuşturucuyla katlediliyor. Para uğruna namaz pazarlanıyor, yalan, dolan, talan, hırsızlık kol geziyor. Sağlığımızla oynanıyor. Maalesef varlıklı kişiler paylaşmasını bilmiyor.
Kaygusuz Abdal ne güzel söylemiş” şu âdem dediğin el, ayakla, baş değil, âdem manaya derler suret ile kaş değil” Maneviyatsız insanın her tarafı süs, püs olsa, her tarafı moda ve lüks olsa neye yarar. Takma kirpikler, boyalı eller nereye kadar sürecek. Gelin beraber Mevlana’nın şu sözüne bakalım
.” Ey benim pis cesedim, şu ruhum senden ayrıldıktan sonra, seni seyretmek istiyorum.
Hele bir kokuş, bir kurtlan, acaba sultan diye önünde diz çökenler, babam, dedem diye seni kucaklayanlar, sana yetmiş metreden daha fazla yaklaşa bilecekler mi? Zira bu toprak senin gibi nicelerini yedi bitirdi de, kemiklerinden eser bile kalmadı”(Bkz. Mesnevi) Ruhu meleki, ruhu cismani. Evet ruh cismani, candır. Ruh çıktığında insan leş haline gelir. Sinekte de vardır, köpekte de vardır. Ruhu meleki esas olan ruhtur. İnsanın, iman ve inanç yönünü oluşturur.
Muhittin Arabî’nin bir hikâyesini paylaşmak isterim. Öğrencileriyle dışarıda ders yaparken gelip, geçenlerden çoğunun selamını almaz. Öğrencisi sorar.”hocam selam almak terk edildi mi?” gel evladım der ve kendi makamına öğrenciyi oturtur. Karşıdan bir yılan, bir domuz, bir kedi gelir, hepside selam verir. Arada bir insan gelir. Öğrencisi o zaman gerçeği görür. Kuranı kerim’de” onlar hayvan gibidirler, beklide hayvanlardan daha alçaktırlar” buyurmaktadır.
Allah rızası için duyarlı olalım. Ucuz kahramanlıklara özenti duymayalım. Çemişgezekli babanın dediği ne güzel. TEOG ikincisi çocuğu için” Doktor, avukat ya da uzman olması önemli değil, önce insan olsun.” Evet, insan olalım insan. İnsan olmak çok önemli.