Sevgili okuyucularım. Birçok kardeşimiz muhacirin ve ensar sözlerinin ne olduğunu ve ne anlama geldiğini belkide bilmezler. Bu sebepten dolayı önce bunların izahını yapmak istiyorum. Mekke’de Ebu Cehil, Ebu Leheb gibi azılı ve söz sahibi müşrikler idari ellerinde bulunduruyolardı. Şanlı Peygamberimizin Hira Mağarası’nda resullüğü ve nebiliği ilahi emirle ve Cebrail vasıtası ile netlik kazandıktan sonra Allah Resulü putperestlere, müşriklere karşı vahdet dini olan İslamı ve Allah’ın varlığını ve birliğini, kendisininde onun elçisini olduğunu, putperestliğin sapıklık ve batıl olduğunu anlatmaya başlaması ile Mekke’de dengeler bozulmaya başladı. Ebu Cehil ve Ebu Leheb keferelerinin saltanatları yerinden oynamaya başladı. Bu duruma tahammül edemeyen müşrikler Peygamberimizi ve onun Resullüğünü , Allah’ın elçisi olduğunu tasdik edenlere karşı savaş açtılar. Bu vahşi ihanet ve planlara karşı Peygamberimiz Mekke’den Medine’ye hicret etti. Yani göç etti. Onun yol arkadaşları ve ondan sonra Medine’ye göçen, zulümden kaçan Müslümanlar’a muhacir adı verildi. Medine’nin sakinlerine ise ensar adı verildi. Medine’de ensarlar öyle bir misafirperverlik gösterdiler ki, Mekke’den gelen muhacirleri adeta kardeş kabul ettiler. Namusları hariç, her şeylerini adeta paylaştılar. Kitabımız Kur’an-ı Kerim’de ve Allah Resulü’nün sözlerinde hicret öğülmüş ve geniş kapsamlı olarak ele alınmış. Kısa tabirle hicret madde çukurunda mana çiçekleri açtıran kutsal bir yolculuktur. Dar-ı küfürden, dar-ı İslam’a yapılmıştır. Bir parantez açmak istiyorum. Türkiye’den Amerika’ya, Almanya’ya kaçanlar bu ihanetlerine hicretliyerek birilerini kandırıyorlar. Bu olsa olsa mark, dolar ve euro ticareti olur. Hicret hiç olmaz. Öyle bir söz bile hicret ruhunu kirletir. Şimdi gelelim şu Suriyelilerin meselesine . Daha önce peşmergelere Türk milleti kucak açtı, sonunda ihanete uğradı. Şimdi aynı şekilde üç milyon üzerinde Suriyeli Türkiye’ye sığındı ve Türk milleti, Türkiye Cumhuriyeti Devleti yine kucağını açtı ve onları bağrına bastı. Kurulan çadır kentler ile adeta bir kardeşlik şuuru hakim oldu. Kimilerimiz para, kimilerimiz giysi, kimilerimiz ise gıda yardımları ile bu insanlara topluca sahip çıkıldı. Daha sonra bunlara iş verilmeye başlandı. Ucuza çalıştıkları için bir kısım uyanıklar, sözde iş verilmiş pozisyonu görünümünde bunları sigortasız ve ucuz çalıştırmaya başladılar. Yani duygu sömürüsü yaptılar. Bu sebeple birçok gencimiz işsiz, güçsüz kalmaya mahkum oldu. Birtakım kişiler ise Suriyeli genç bayanlar ile evlilik yaptı ve yapıyor. Yaşlar denk olmasa bile maalesef zaruretler onları bu işe zorlamış oldu . Aralarında paralı olanlar ise iş yerleri açıp çalışmaya başladılar. Geçen süre içerisinde Suriyeliler ile tartışmalar yaşandı. Kavgalar ve cinayetler işlendi. Huzursuzluktan medet uman çakallar ise anında kışkırtçılığa soyundular. Suriyeliler zaman zaman kendi aralarında da kavga ve cinayetler işledi. Neticede gerilim ortamı oluştu ve bu insanlar istenmeyen adam ilan edilmeye başladı. Bu süreç zarfında genç Suriyelilerin çoğunluğu traşlarında bile amerin var, hibbit traşı olmaya yırtık pırtık modasına uymaya başladışar. Haklı olarak Türk milletinin çoğunluğu, bende dahil şu gerçeği doğrulamaya başladık. “ Bizim çocuklarımız Suriye’de şehit olurken, onsekiz yirmi yaş üzeri bu Suriyeliler neden vatanları için istiklalleri için esad zalimine karşı savaşmıyor, savaşa gitmiyordu. Türkiye’de sokaklarda kız tavlamaya, züppelik yapmaya devam ediyorlar . İşte bu düşünce siyasi otoriteye karşı aksi düşünmeye başladı. Bu arada kobani de Türkiye’ye girenlerin birçoğunun PKK yanlısı ve sempatizanı olduğu vurgusu bardağı dahada taşırdı. Zira siyasi olarak Adalet ve Kalkınma Partisi taraftarı olan ve ekonomi imkanına sahip ağabeylerimizin fitre ve zekatlarını verirken bazı Suriyeliler’e “ Bakınız Cumhurbaşkanımız ve Devletimiz size sahip çıktı. “ Dediğimde açık bir ifade ile “ Vallahi Hacıefendi ben Tayyibi, Bahçeliyi, Kılıçdaroğlu’nu bilmem biz Selahattinciyiz . Onlar bize devlet kuracak ve hürriyet verecek “ gibi zırvaları kulaktan kulağa duyurmuştur. “ Bunlara fitre zekat olur mu ?“ diye Müftü olmam hesabı ile bana soru soran birçok abimiz olmuştur. Neticede 7 Temmuz Cuma günü okutulan hutbelerde bu insanların muhacirine benzetilmesi, birçok ilahiyatçı, din dersi öğretmenlerimiz tarafından tenkide uğramış ben dahil bu ifadenin Sahabe-i Kiram’ın ruhlarının incildiği kanaati hasıl olmuştur. Yapılan evlilkler ile Türkiye’deki doğumların tarihi süreçte neticelerine katlanmak zor olacaktır. Yanlış değil ise İsraillilerin Urfa’da doğum yapıp, Urfa doğumlu olarak nüfus kağıtlarına işlenmesinin Harran ovasının satılmasında Yahudilerin söz sahibi olduğunu ortaya koymuştur. Elbette bunlar Müslüman’dır ama bir Katar mevzusunda bile çoğunun Müslüman mı pis liman mı olduğu belirsiz hal almıştır. Amerikan uşaklığında bunların bazıları liderleri Yahudileri, Hitleri ve Mussolini bile geride bırakmışlardır. Son söz olarak mülki ve mahalli yöneticilerimizin Suriyelileri toplayıp daha dikkatli olma gereğini ve Türk milletini bu konuda hassasiyetini anlatmalarının zaruretine inanıyorum. Değilse bu gidişat iktidarı yıpratmaya başlamıştır. Şahsi kanaatım budur.
NOT : Türk Milleti olarak daima birliği, beraberliği muhafaza etmeliyiz. İstismarcı çakallara fırsat vermekten kaçınmalıyız. Misafirperverliğimizi layık olanlara her zaman göstermeliyiz.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
ZEKERİYA KILIÇ
MUHACİRİN ENSAR VE SURİYELİLER GERÇEĞİ
NOT : Türk Milleti olarak daima birliği, beraberliği muhafaza etmeliyiz. İstismarcı çakallara fırsat vermekten kaçınmalıyız. Misafirperverliğimizi layık olanlara her zaman göstermeliyiz.