SON DAKİKA
Hava Durumu

MİLLİ EĞİTİM SİSTEMİ SİYASİ VESAYETTEN KURTULMALIDIR

Yazının Giriş Tarihi: 10.08.2021 15:14
Yazının Güncellenme Tarihi: 10.08.2021 15:14
Kıymetli okuyucularım
Dünyanın hiçbir yerinde “siyasi iktidarların unvan dağıttığı, ilmi hüviyeti ve birikimi olmadığı halde bazı sıfatlar verdiği görülmemiştir.’’ Siyasi iktidarların “herkesi memnun etmek” prensibi ile hareket ederek, 24 saat içinde bütün eğitim enstitülerine – akademi – hocalarına da Doçent ve Profesör sıfatını vermesi hiçbir şeyi değiştirmemiştir. Çünkü parlamento yahut siyasi otorite unvan dağıtımı makamı değildir. İnsanlar çalışarak, araştırarak, kendi gayretleriyle ve ilmi birikimleriyle bu unvanları alırlar. Onunda dağıtım yeri, ilmin en yüksek ocağı olan üniversitelerdir. Bu bağlamda, bazı merkezlerde “Doktora” sınıfları açılmalıdır. İhtiyaca göre fakülte mezunları arasından seçilecek adaylar bu okulların “doktora” sınıfına kaydedilmelidir. Üç, dört yıllık bir süre içinde ‘’Doktor’’ unvanını kazandıktan sonra yüksekokullara hoca olarak gönderilmeli ve 4-5 yılda hocalıklarını yaparken, bir yandan da ‘’Doçentlik’’ tezlerini hazırlamalıdır. En yüksek basamak olan “Profesörlük” çalıştığı okulda en az 5 yıl doçentlik yaptıktan sonra hak edilmelidir.

Kıymetli okuyucularım
1974 yılında “Töre-Devlet” Yayınları’nın bastığı ve Doç. Dr. Necmettin Hacıoğlu’nun yazmış olduğu “Milliyetçi Eğitim Sistemi’’ adlı eser, eğitim konusunda günümüze ve geleceğe ışık tutmaktadır. Türkiye’de açılmış olan ve 160 yıldan beri devam yabancı okulların nelere mal olduğu ve nasıl açıldığı, hangi amaca hizmet ettiği araştırılmadan, yarış edercesine evlatlarımız oralara verilmiştir. Sormak, araştırmak gerekmiyor mu?  Türkiye’de okul açan Amerika, İngiliz, Fransız, Almanya, İtalya ve benzeri ülkeler hangi gayenin peşindedirler. Bunların maksatları para kazanmak olabilir mi? Elbette olamaz. Çünkü buna muhtaç değiller. Peki, Türkiye’ye hizmet aşkı olabilir mi? Tabi olamaz. Allah rızası için açtılar desek adama gülerler. Bunların tamamı tarih boyu Türklere ve Türkiye’ye düşman olmuşlar ve bizimle savaşmışlardır. Ne Avrupa, nede Batı Türk milletine sempatiyle hiçbir zaman bakmamışlardır. O halde sormak lazım. Ta Amerika’dan gelip de, Kayseri’nin Talas, Adana’nın Tarsus, İstanbul’un Boğaz içine okul açan bir milletin, şüphesiz uzak gayeleri ve dolaylı menfaattarı söz konusudur. Beklentilerine de 60-70 yıl sonra ulaşmışlardır. Bu okulların büyük bir kısmı Avrupa’daki, Batı’daki kilise teşkilatlarına bağlıdır.

Kıymetli okuyucularım
Eğitimde ki gaye, son zamanlarda paraya endekslenmiştir. Özel okullar bunun açık örnekleridir. “Bas parayı, bul karayı” diye bir zamanlar notalı mekânlarda Üçkâğıtçılar tarafından açık soygunlar yapılırdı. Beyazperdede, sinemalarda filmlere konu olmuştur. 1965’te bende Beyazıt meydanında o üçkâğıtçıların namussuzluklarına dil uzattığım için gariban, saf gurbetçileri uyardığımdan dolayı, onların hücumuna uğramıştım. Şimdiler de “bas parayı, özel okullardan mezun ol” fırsatları devamlı artmaktadır.
Sözün özü ve kısası “eğitim varlık âleminin en şereflisi olan insana yatırımdır.” Süresi beşikten mezara kadar devam eder.” Parayla takasa sokulmaz.
 
Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.