Sevgili okuyucularım…
Şanlı Peygamberimiz, “İş ehlinden başkasına verildiği zaman kıyameti bekle” buyurmuştur. Bu mübarek sözde iki ana konu karşımıza çıkar. Birincisi ‘devlet’ işidir. İkincisi ise siyasi görevlerde aranılan nitelik ve liyakattir. Ben siyasi sahanın dışında ‘devlet ve idari’ sorumluluklardan bahsetmek istiyorum. Liyakat sahibi bir din görevlisi İslam’ın emir buyurduğu her konuya açık ve seçik olarak imanın, ahlakın ve mesuliyetin görevi olarak büyük bir cesaretle yerine getirmesini bilmelidir. Peki, bugün getiriliyor mu? Hayır getirilmiyor. Peki, hukuki sorumluluklarımız ve üstlendiğimiz görevlerle ilgili konuların bize tanıdığı yetkiyi kullanıyor muyuz? Tabii ki ona da “hayır” diyeceğim. Peki, kardeşim Allah’ın huzurunda mesuliyetinizi neyle izah edeceksiniz? Bakın örnek vereyim. Cenazeler oluyor. Bir takım zavallılar dua ve tekbir yerine alkışlayarak ölülerini adeta, “İyi ki öldün, biz de çok sevinçliyiz” dercesine uğurluyorlar. Kimse çıkıp da “Beyler bu dinen doğru değildir” demiyor. Tabiri caizse “Farzını, sünnetini boş ver hocanın minnetini Allah-ü Ekber” şeklinde olay devam ediyor. İkincisi cenazelerimizin üzerinde ‘Kelime-i Tevhid’ La ilahe illallah yazısı olabilir. Ancak ölen kişi hangi takımın taraftarı ise o takımın flamasının tabutun üzerine konulması, hele hele başucunda bulunması tam bir gaflettir. Sayın hocalarım lütfen bunları cemaate sık sık hatırlatın. Aksi halde manevi mesuliyetten kurtulamazsınız. Bakınız ben Tekirdağ’da bir cuma günü merkezi sistemden vaaz ediyorum. Dışarıda bir cenaze vardı. Bir anda sesler yükselmeye başladı. “kahrolsun şeriat, tek yol devrim” şeklinde deli gibi bağırıyorlar. Cenazenin başına gittim. Elimde mikrofon şöyle dedim: “Beyler önce hepinizin başı sağ olsun. Biraz önceki sloganlarınızı ibretle izledim ve dinledim. Kıldığımız cuma namazı, kılacağımız cenaze namazı dinimizin yani şeriatın emridir. Siz müslüman olduğunuz için buradasınız. Ölen kardeşimiz de müslüman olduğu için bu İslami muameleye tabi tutuluyor. Allah aşkına nasıl bağırıyorsunuz. Unutmayın burası şehitler diyarıdır. Lütfen böyle çirkin şekilde bağırmayın. Beni de hoş görün, kırdımsa özür dilerim.” Belki de yüzlerce insan teşekkür etti. Zira konuştuğum benim görevim cümlesindendir. Yahu biraz duyarlı olun. Allah katında suçlu olursunuz. Sakın kusura bakmayın. Bir sefer olsun hakkı anlattığımız için ifade verdim. Korkmayın vatan bizim, bayrak bizimdir.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Zekeriya Kılıç
Mesulsünüz beyler mesul
Şanlı Peygamberimiz, “İş ehlinden başkasına verildiği zaman kıyameti bekle” buyurmuştur. Bu mübarek sözde iki ana konu karşımıza çıkar. Birincisi ‘devlet’ işidir. İkincisi ise siyasi görevlerde aranılan nitelik ve liyakattir. Ben siyasi sahanın dışında ‘devlet ve idari’ sorumluluklardan bahsetmek istiyorum. Liyakat sahibi bir din görevlisi İslam’ın emir buyurduğu her konuya açık ve seçik olarak imanın, ahlakın ve mesuliyetin görevi olarak büyük bir cesaretle yerine getirmesini bilmelidir. Peki, bugün getiriliyor mu? Hayır getirilmiyor. Peki, hukuki sorumluluklarımız ve üstlendiğimiz görevlerle ilgili konuların bize tanıdığı yetkiyi kullanıyor muyuz? Tabii ki ona da “hayır” diyeceğim. Peki, kardeşim Allah’ın huzurunda mesuliyetinizi neyle izah edeceksiniz? Bakın örnek vereyim. Cenazeler oluyor. Bir takım zavallılar dua ve tekbir yerine alkışlayarak ölülerini adeta, “İyi ki öldün, biz de çok sevinçliyiz” dercesine uğurluyorlar. Kimse çıkıp da “Beyler bu dinen doğru değildir” demiyor. Tabiri caizse “Farzını, sünnetini boş ver hocanın minnetini Allah-ü Ekber” şeklinde olay devam ediyor. İkincisi cenazelerimizin üzerinde ‘Kelime-i Tevhid’ La ilahe illallah yazısı olabilir. Ancak ölen kişi hangi takımın taraftarı ise o takımın flamasının tabutun üzerine konulması, hele hele başucunda bulunması tam bir gaflettir. Sayın hocalarım lütfen bunları cemaate sık sık hatırlatın. Aksi halde manevi mesuliyetten kurtulamazsınız. Bakınız ben Tekirdağ’da bir cuma günü merkezi sistemden vaaz ediyorum. Dışarıda bir cenaze vardı. Bir anda sesler yükselmeye başladı. “kahrolsun şeriat, tek yol devrim” şeklinde deli gibi bağırıyorlar. Cenazenin başına gittim. Elimde mikrofon şöyle dedim: “Beyler önce hepinizin başı sağ olsun. Biraz önceki sloganlarınızı ibretle izledim ve dinledim. Kıldığımız cuma namazı, kılacağımız cenaze namazı dinimizin yani şeriatın emridir. Siz müslüman olduğunuz için buradasınız. Ölen kardeşimiz de müslüman olduğu için bu İslami muameleye tabi tutuluyor. Allah aşkına nasıl bağırıyorsunuz. Unutmayın burası şehitler diyarıdır. Lütfen böyle çirkin şekilde bağırmayın. Beni de hoş görün, kırdımsa özür dilerim.” Belki de yüzlerce insan teşekkür etti. Zira konuştuğum benim görevim cümlesindendir. Yahu biraz duyarlı olun. Allah katında suçlu olursunuz. Sakın kusura bakmayın. Bir sefer olsun hakkı anlattığımız için ifade verdim. Korkmayın vatan bizim, bayrak bizimdir.