İhanetler, sapıklıklar, aldatmalar, beyinlerin kiralanması, uluslar arası güç merkezlerinin ellerindeki geniş imkanlarla insanlığı tahrip edişi ve malum mihraklar tarafından ‘’diyalog, ittifak, hoşgörü’’ ılımlı İslam kuşağı gibi uydurukça bahanelerle Müslümanların zillet girdaplarına sürüklenmesi kimilerin işine yaramaktadır.  Alınan ve uygulamaya konulmak istenen tavırlar Müslüman’a yakışan tavırlar değildir. Örnek vermek gerekirse arz edeyim. Güya dünya iki kutba ayrılmış. Bunlardan birisi Müslümanlar, Yahudiler ve Hıristiyanlarmış. İkincisi ise inkarcılarmış. Güya bu inkarcılar dini ve ahlaki değerleri hedef almışlar da, ötekiler dini ahlaki değerlere sadık kalıyorlarmış. Çakal sürüleri, kan sülükleri, mazlum ve masum Müslümanların kanlarıyla el yıkamaktan utanmayan katil sürüleri. Ulan sizin bu ideoloji oyunlarınıza inanmak için ya satılmış olmak lazım ya da beyin travestilerinin müridi olmak lazımdır. Sizin güzel ahlak dediğiniz Yemen’de açlıktan ölen kadınların, çocukların çığlıklarına kulak tıkamak mıdır? Sizin dine bağlılık dediğiniz mantık Filistin’deki zalimliklerinize alkış tutmak mıdır? Bu mudur sizin adalet ve barış anlayışınız? Tuzaklarınıza düşürdüğünüz, yemlediğiniz, besleme diye tabir edilen sözde Müslümanların tavırları ve satılmışlıkları acaba neyi değiştirecektir? Yaşadığımız olaylar dinsizlerle inananların savaşı mı yoksa dinler arası bir çatışma mı anlamak lazımdır. Hatta dinlerin arasına sıkıştırılan mezheplerin çatışmasını mı sorgulamak gerekir? Allah rızası için bunlara dikkat edelim. Yanıltıcı, aldatıcı sanal sapmalara düşürülmeyelim. Hz. İsa’nın yeryüzüne ikinci kez inişini beklediğimizi, Mehdi’nin gelişini müjdelemek için ufukları gözetleyenlerin manzarası bellidir. Cemaat ayaklarına yatarak mürşit arayanların şeytanca planları açığa çıkmalıdır. Yeryüzündeki vicdan sahibi insanların ve vicdan sahibi liderlerin gerçekleri açıklamaları lazımdır. Dünü ile bugünü ile din İslam’dır. Gerisi fasa fisodur. Artık uyanalım, aldatılanlardan olmayalım.