Kıymetli okuyucularım.
Delinin birisi kuyuya bir taş atmış. Binlerce akıllı adam da bir araya gelip o taşı kuyudan çıkarmaya çalışıyormuş. O sırada olay yerine gelen bir adam delinin yanına gidip "Bu kadar adam ne yapıyor" diye sormuş. Deli elini açmış ve şöyle demiş. "Elimdeki taşı kuyudan çıkarmaya çalışıyorlar." Bu fıkrayı takvim yaprağında okuyunca, toplumumuz gözümün önüne geldi. Kim ya da kimler Müslüman Türk milletinin iktisadi, ekonomik, milli ve manevi yapısına çıkarılması mümkün olmayan taşları attı ki, bütün uğraşmalara, gayret ve çabalara rağmen durum düzelmiyor. Bilâkis iş daha kötüye gidiyor. Vaziyetten dostlar memnun değil, hepsi de üzgün. Düşmanlar ise kıs kıs gülüyor hepsi de memnun.
Kıymetli okuyucularım.
Şanlı Peygamberimiz (Ona selam olsun) her konuda bizleri uyarmış ve "Sana şüphe veren şeyleri bırak. Şüphe vermeyene bak. Çünkü doğruluk kalbin huzurudur, yalan ise kaygı şüphe ve kuşku ile yönetir" buyurmaktadır. Yüce Rabbimiz Tövbe Suresi'nin 119. ayetinde: "Ey iman edenler Allah'tan korkunuz. Doğrulardan olunuz ve hem de doğrularla beraber olun" buyurmaktadır. Sözde ve işte, eylemde doğruluk iyiliğe götürür. İyilik de cennete götürür. Kişi doğru söyleye söyleye Allah katında çok doğru kişi diye yazılır. Yalancılık insanı kötülüklere, kötülükler de cehenneme götürür ki kişi yalan söyleye söyleye Allah katında çok yalancı diye yazılır. Buhari Edep 89. Müslim Bir Bahsi 103. Kıymetli okuyucularım.
Yalana, dolana, kıvırmaya gerek yok. Hani deli denilen adam demiş ya "Elimdeki taşı çıkarmaya çalışıyorlar" tıpkı bunun gibi bir şey. Herkes atılan taşlardan, alınan yanlış kararlardan rahatsız. Suçlu arayanların sayıları da bir hayli kabarık. Kimse hatasını kabul etmiyor. Bir benzetme gerekirse örnek vereyim. Hikaye olunur ki: Mehmet Nevrez Paşa yemek yerken nasıl olduysa boğazına bir kemik kaçar. Epey uğraştıktan sonra midesine oturur ve iltihap yapmaya başlar. Paşa sancılanır. Çağrılan hekim, paşayı muayene eder ve kemiğin olduğu yere parmağını sokarak, "İşte burada bir yabancı cisim var" der. Paşa sancılı haliyle bile şakayı elden bırakmaz. "Sakın ola bu yabancı cisim sefareti (Elçisi) baş tercümanı olmasın" der. Kendi oburluğunu ve hatasını itiraf etmez. İşte Türkiye'de yaşadığımız problemlerin maddi ve manevi sorumluları başkalarında suç arama yerine, kendi hatalarını itiraf etseler ve hatalardan dönseler sonuç çok daha güzel olur. Mesela özel sektörün insafına bırakılan piyasa toplumunu geren zamlar bunun açık örneğidir. Kendi hatalarımızı görmek ve itiraf etmek erdemdir.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
ZEKERİYA KILIÇ
KUYUYA ATILAN TAŞ VE TOPLUM
Delinin birisi kuyuya bir taş atmış. Binlerce akıllı adam da bir araya gelip o taşı kuyudan çıkarmaya çalışıyormuş. O sırada olay yerine gelen bir adam delinin yanına gidip "Bu kadar adam ne yapıyor" diye sormuş. Deli elini açmış ve şöyle demiş. "Elimdeki taşı kuyudan çıkarmaya çalışıyorlar." Bu fıkrayı takvim yaprağında okuyunca, toplumumuz gözümün önüne geldi. Kim ya da kimler Müslüman Türk milletinin iktisadi, ekonomik, milli ve manevi yapısına çıkarılması mümkün olmayan taşları attı ki, bütün uğraşmalara, gayret ve çabalara rağmen durum düzelmiyor. Bilâkis iş daha kötüye gidiyor. Vaziyetten dostlar memnun değil, hepsi de üzgün. Düşmanlar ise kıs kıs gülüyor hepsi de memnun.
Kıymetli okuyucularım.
Şanlı Peygamberimiz (Ona selam olsun) her konuda bizleri uyarmış ve "Sana şüphe veren şeyleri bırak. Şüphe vermeyene bak. Çünkü doğruluk kalbin huzurudur, yalan ise kaygı şüphe ve kuşku ile yönetir" buyurmaktadır. Yüce Rabbimiz Tövbe Suresi'nin 119. ayetinde: "Ey iman edenler Allah'tan korkunuz. Doğrulardan olunuz ve hem de doğrularla beraber olun" buyurmaktadır. Sözde ve işte, eylemde doğruluk iyiliğe götürür. İyilik de cennete götürür. Kişi doğru söyleye söyleye Allah katında çok doğru kişi diye yazılır. Yalancılık insanı kötülüklere, kötülükler de cehenneme götürür ki kişi yalan söyleye söyleye Allah katında çok yalancı diye yazılır. Buhari Edep 89. Müslim Bir Bahsi 103.
Kıymetli okuyucularım.
Yalana, dolana, kıvırmaya gerek yok. Hani deli denilen adam demiş ya "Elimdeki taşı çıkarmaya çalışıyorlar" tıpkı bunun gibi bir şey. Herkes atılan taşlardan, alınan yanlış kararlardan rahatsız. Suçlu arayanların sayıları da bir hayli kabarık. Kimse hatasını kabul etmiyor. Bir benzetme gerekirse örnek vereyim. Hikaye olunur ki: Mehmet Nevrez Paşa yemek yerken nasıl olduysa boğazına bir kemik kaçar. Epey uğraştıktan sonra midesine oturur ve iltihap yapmaya başlar. Paşa sancılanır. Çağrılan hekim, paşayı muayene eder ve kemiğin olduğu yere parmağını sokarak, "İşte burada bir yabancı cisim var" der. Paşa sancılı haliyle bile şakayı elden bırakmaz. "Sakın ola bu yabancı cisim sefareti (Elçisi) baş tercümanı olmasın" der. Kendi oburluğunu ve hatasını itiraf etmez. İşte Türkiye'de yaşadığımız problemlerin maddi ve manevi sorumluları başkalarında suç arama yerine, kendi hatalarını itiraf etseler ve hatalardan dönseler sonuç çok daha güzel olur. Mesela özel sektörün insafına bırakılan piyasa toplumunu geren zamlar bunun açık örneğidir. Kendi hatalarımızı görmek ve itiraf etmek erdemdir.