SON DAKİKA
Hava Durumu

Kuran-ı Kerim’in tefsirine duyulan ihtiyaç ve iftiralar

Yazının Giriş Tarihi: 01.11.2022 16:29
Yazının Güncellenme Tarihi: 01.11.2022 16:29
Kıymetli okuyucularım,
Bazı İngiliz ve Yunan ajanları(işbirlikçiler) Atatürk için Kuran’ı Kerim’in Türkçeye çevrilme işini İslam’ın aleyhinde olan kimselere yaptıracağını yazmış ve söylemişlerdir. Oysa Atatürk bu görevi Mehmet Akif Ersoy, Elmalılı Hamdi Yazır ve Prof. Kamil Miras gibi dindar ve ilmi kariyeri olan kişilere vermiştir. Yine bu iftiracılar Mehmet Akif Ersoy’un vazife gereği yaptığı tercümeyi namazda da Türkçe okunur endişesi ile bazı kişilerin huzurunda(yanında)yaktırdığını yazmışlardır. Bu çirkin iftira ve yalanı Prof. Kamil Miras Hocanın hatıra ve anıları ortaya çıkarmıştır. Şöyle ki, Prof. Kamil Miras Hoca 1936’da hasta bir halde Mısır’dan dönen Akif’i ziyaret etmiştir. Yanında Kuşadalı Rıza Efendi de vardır. Akif, Şişli’deki şifa yurdundadır. İçeri girdiklerinde Akif hemen yatağından doğrularak onları neşe ile karşılar. Hoş geldiniz, geçmiş olsun faslından sonra Akif Rıza Efendiye: “İhtiyarlık latifesiyle, hocam bizim ihtiyar şair maşallah halen genç diyerek güldü, bizi de güldürdü” diyor. Rıza Efendi de bu sene oldu yaşım tam elli. Elli olduğu yüzümden belli diyerek Akif’i karşılıyor. Kahkahalar tazeleniyor. Çünkü Rıza Efendi’nin o sıralarda yaşı 70’e merdiven dayamıştı. Ama sakalında bir tek beyaz kıl yoktu. İstiklal Marşı şairi Akif, kırk yıllık şair arkadaşını cevapsız bırakmadı ve anında: “İhtiyarlıkla yüzün saçmada nur-fakat üstad sakalın şahidi zor” beytiyle mukabele ediyor. Uzun bir sohbetten sonra Akif mektubumuza cevap vermediğinden üzüntüsünü beyan ederek Kuran tercümesiyle meşguliyetini ve neticesini şöyle anlattı. “Çünkü Kuran’ı tercüme edemedim. Hayır ettim. Hem de bir değil, iki kere tercüme daha yaptım onu da bir türlü beğenemedim. Ahmet Naim merhumun hadis tercümelerinde yaptığı gibi kavis içinde muavin(tırnak içinde yardımcı)kelimeler kullanarak eksikliğini tamamlamak istedim, bu da olmadı. Bu da Kuran’ı Kerim’in aslındaki belagatini bozuyordu. Bazı kelimelerin ve umumi surette edatların mukabillerinin(benzerlerinin)bulunmaması edebi birer vecize olan bazı cümlelerden olan o kısa ayetlerde müteaddit(defalarca, sayısız)edatın içtima etmesi(toplanması) tercümeyi imkansız kılıyordu. Kuran’ın tam tercümesindeki imkansızlık ne benim kusurum, ne de dilimizin. Ben tercüme ile meşgul olurken Farsça ve Fransızca tercümeleri de okudum. Benim Türkçe tercümem onlardan yüksekti(daha iyi idi). Fakat bu nisbi(basit) yükseklik benim edebi zevkimi tatmin etmiyordu. Kuran’ın nazmındaki icazkar belagata(cazibelerle dolu ifadelere) baktıkça hayranlığım artıyordu. Tercümemden utanıyordum. Birisi Allah’ın kelamı, diğeri Akif kulunun tercümesidir. Bu vaziyette ben bu tercümeyi İslam ümmetinin ve Türk milletinin eline nasıl sunabilirim. Bu cihetle onu Mısır’dan getirmedim diyor. Bakanız: Kamil Miras, Kuran tercümesi hakkında tarihi hatıralar ve ilmi hakikatler, Sebilürreşad, cilt 2, sayı 38, Nisan 1949, sayfa: 195-196. Burada Akif’in Türkçe ibadet endişesi ile vazifeyi bırakarak Mısır’a kaçtığı bir yalandır. Tam aksine o bu görevi hakkıyla yapamadığının üzüntüsü içindedir.
Devam Edecek…
 
Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.