SON DAKİKA
Hava Durumu

Kuran-ı Kerim’in tefsirine duyulan ihtiyaç ve iftiralar

Yazının Giriş Tarihi: 02.11.2022 18:20
Yazının Güncellenme Tarihi: 02.11.2022 18:20
Kıymetli okuyucularım,
Bir önceki yazımda anlaşılacağı üzere ‘Mehmet Akif Ersoy’ Kuran tefsirini Mısır’dan getirmemiştir. Görev kendisine verilen Elmalılı Hamdi Yazır, tefsir işini tamamlamıştır. Her ikisinin de mekanı cennet olsun. Elmalılı’nın da yaptığı tercüme, iftiracıların iddia ettiği gibi ibadet hayatında kullanılmamıştır. Kullanılmadığını da Sadettin Kaynak’ın şu sözlerinden anlıyoruz. “Atatürk’ün arzusu Kuran’ın Türkçesi’nin de aslı gibi makam ve(lahn) ezgi ile okunması merkezindeydi. Fakat bu bir türlü olmuyordu. Çünkü tercüme nesirdi(düz yazıydı). Bununla berber iyi bir tefsir de değildi. Kuran’ın edaya gelmesi, Lahn(ezgi ve makam) ile okunmaya uyması, Arap dilinin medler, gunneler, idgamlar ve bunlara benzer hususiyetleri(özellikleri) oluşundan başka, bir de Kuran’ın kendisine has olan nefes alma için secavetleri(duraklama işaretleri) seci ve kafiyeye benzeyen fakat nesir olmayan. Sözün kısası her şeyiyle, her haliyle metni gibi, okunmasının da bir mucize oluşundan ileri geliyordu. Bakınız: Sadettin Kaynak, Hatıralar, Caman Ergün, Türkiye Maarif Tarihi Dahilin de, İstanbul, 1943, Cilt 5, sayfa 1963-1634.
Kıymetli okuyucularım, Atatürk bu konuda hiçbir zorlamada bulunmamıştır. Onun bu gayretleri Kuran’ı, Türkçeleştirmek değildir. Tam tersine çoğunluğu cahil halkın dinini öğrenmesi ve hurafelerden kurtulup nasıl ve ne şekilde ibadet edileceğini öğrenme gayretidir. Aynı gerekçelerle ve Atatürk’ün emri ile “Sahih-i Buhari ve Tecrid-i Sahih-i isimli kaynak eserlerin tercüme işi Babanzade Ahmed Naim Hoca’ya verilmiştir. Ahmed Naim Hoca 1934 senesinde vefat edinceye kadar 3 cildin tercümesini tamamlamıştır. Daha sonra bu şerh-i Prof. Kamil Miras Hoca tamamlamıştır. Atatürk hayatta iken 12 ciltlik bu eserden 60 bin adet basılarak ücretsiz dağıtılmıştır. Atatürk döneminde camilerde okunmak üzere, Türkçe hutbeler hazırlatmıştır. Bunların sayıları 52’dir. Bazılarının başlıkları(konuları) şöyledir: “Allah’a kulluk ve hamd, vatan müdafaası, İman ve amel, namazın hikmeti, Peygamberimizin ahlakı, Ticaret, öksüzleri himaye etmek, Allah’ın ve Peygamberin hayat verecek emirleri, eksik ölçenler ve yanlış tartanlar, Nifak ve haset, emanete riayet, içkinin kötülükleri, herkes yaptığının cezasını bulacak, Miraç ve diğerleri.
Kıymetli okuyucularım, Atatürk yapmış olduğu seyahatlerde camilere gitmiş ve vaazlar dinlemiştir. Bazı bilgisizlerin bir kısım hürafa ve uydurmaları, saf ve cahil halka(din adına) anlattıklarını görünce müdahale ederek şöyle demiştir: “Efendiler, camiler birbirimizin yüzüne bakmaksızın yatıp kalkmak, saçma sapan konuşmak için yapılmıştır. Camiler itaat ve ibadetle beraber, din ve dünya için neler yapmak lazım geldiğini düşünmek için kurulmuştur”. İşte biz burada din ve dünya için istikbal ve istiklal için bilhassa hakimiyetimiz için neler düşündüğümüzü meydana koyalım demiş ve hocalara örnek olacak şekilde Türkçe vaazda bulunmuştur. Bakınız: Kılıç Ali, 1955, sayfa 58, Falih Rıfkı Atay, Çankaya isimli eserinde, “Tanzimat’tan sonra 2 çeşit adam yetiştiğini yazar. Biri Garp(Batı) taklitçisi mahkumu. Tepeden tırnağa “alafranga” cilalı adam. Milletinden ve memleketinden uzaklaşmış, Frenk doğmadığına pişmandır. Ancak Düveli Muazzama, Osmanlı idaresindeki bir Türkiye’de hayat hakkı olduğuna inanmıştır. İkinci tip, Osmanlı nasyonalisti veya Türk nosyalistidir. Kurtuluşun Batılılaşma da olduğuna inanmıştır. Şerefçe, gururca, haysiyetçe kendi milletinden uzaktır. Mustafa Kemal Atatürk, Türk milletini kendi benliğine kavuşturmuştur.     
 
Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.