Kıymetli okuyucularım,
Kuran’ın iki kelime ve iki satırda anlattığı şeyleri ve meseleleri hiç kimse iki satıra ve iki sayfaya sığdıramaz. Onları anlatmak için ciltler dolusu eserler yazmak lazımdır. Çünkü Kuran’ın kapsadığı üslup ve ifade ettiği manalar karşısında insanlar aciz kalmışlardır. Bu acizlik sadece Arapça bilen ve bilmeyen Müslümanlar için değil Müslüman olmayan gayri Müslimler içinde geçerlidir. Mesela Kuran’ı, Fransızcaya çeviren Sarbon Üniversitesi Profesörlerinden “Regis Blachere” şöyle demiştir. Hatta Arapça bilmeyen bir Avrupalı bazı surelerin okunmasından hisleniyor(etkileniyor ve haz alıyor.) Devamında ise, Ya Muhammed’in muasırları(onun devrinde yaşayanlar) hiç olmazsa kin ile körleşmiş olanlar hakkında neler düşünülemez. İslamiyet aleyhindeki görüş ve eserleri ile tanınmış olan Papaz Kenri Lamena bile Kuran’ın üslubuna dikkat çekerek mükemmel ve dikkate değer olduğunu söylemek zorunda kalmıştır. Yine Şeyhül Müşteşrikin(Şirke koşanların şeyhi)lakabını almış olan “Iğnaz Goldziher’de” Kuran’ı Kerim, kıraat ve tilavet kitabı dolayısıyla hayat bilgisi el kitabı, ibadetin yegane tilaveti ve nizamı, dini hukuk külliyatı ve derin tefekkür kitabıdır” sonrada kısacası İslam zihniyetini meydana getiren kitaptır demek mecburiyetinde kalmıştır.
Kıymetli okuyucularım, Kuran’ı Kerim hangi zaman ve mekanlarda okunursa okunsun o daima ebedi bir mucize olarak taptaze önümüzde duracaktır. Dünya yaşlandıkça Kuran gençleşecek zaman ilerledikçe Kuran’ın hakikatleri daha açık olarak tezahür edecek, ortaya çıkacak ve anlaşılacaktır. Kuran’daki devletler arası hukuk sistemi, sulh ve barış çağrıları, batıl inanç ve hurafe görüşleri yasaklaması, emsalsiz ikna sistemleri, laboratuar çalışmalarıyla anlaşılabilecek ilmi sırları, kanun koyma ve adalet tavsiyeleri, her iki alemin(dünya ve ahret) mutluluğu için verdiği öğütler, ahlaki tavsiyeleri ve diğerleri. Nereden ve nasıl bakarsanız bakın Kuran insanlığa lazımdır. İnsanlıkta ona muhtaçtır. Mühim olan istismar etmeden yanlışlara sapmadan Kuran’ı anlamak ve anlatmaktır.
Kıymetli okuyucularım, Kuran’ı Kerim’in açıklaması ve izahı vazifesi, Yüce Allah tarafından Hz. Peygamberimize ve onun varisleri olan din alimlerine yani ilim adamlarına verilmiştir. Sevgili Peygamberimiz(s.a) yaşantısı mübarek sözleri ve uygulamaları ile Kuran’ın açıklamasını en güzel ve eksiksiz şekilde yapmıştır. Çünkü tefsir sözünün anlamı beyan etmek, açıklamak, keşfetmek üzeri kapalı bir şeyi açığa çıkarmak, teşhis koymak, aydınlatmak manalarında kullanıldığı bilinir. Burada itiraf etmek mecburiyetinde olduğumuz bir hakikat vardır. “Gerçek ve hakiki(hatasız) tefsir Allah Resulünün beyanı ile yapılandır”. Bunun dışındakiler rivayete ve yani izaha muhtaçtır. İslam Hukukunda tercih edilen tefsir anlayışı budur. Tefsir ve tevil kelimeleri Kuran’da geçmektedir. İşleri, sözlerin manalarının nereye varacağını keşfetmek anlamlarına gelmektedir. Tefsir, sahabeye aittir. Onlar Kuran’ın iniş sebeplerini bilmektedirler. Te’vil ise “katiyyet” tam doğruluk yoktur. Kuran’ı kendi reyleri ve görüşleri ile tefsir edenler ateşteki yerini hazırlasın rivayeti iyi bilinmelidir.
DEVAM EDECEK…