Milyonlarca Müslüman her gün okuduğu ve dinlediği Fatiha’nın bile manasını bilmezken yapılan birçok duada neye amin dediğinin farkında olmazken, bunun en açık örneği ezandan sonra yapılan duadır. Ne diye hala Kuran kursu diye cami kapılarında yardım toplanıyor? Artık bu millete ‘’Kuran’ı anlama kursu’’ lazım. Yani 15 Temmuzlara tekrar gelinmemesi için, yeni sahtekarların türememesi için tek çıkar yol Kuran’ı anlamaktır. O anlaşıldığı gün bir milyar sekiz yüz milyon nüfuslu İslam alemi kurtulacaktır. Bir tek fakiri bile kalmayacaktır. Tabi bu durum bay şıhların, seyyitlerin, sultanların, emirlerin ve bir takım kanaat önderlerinin, yalancı ve sahtekar şeriatların, bazı devlet başkanlarının işine gelmez. Kurdukları tezgahlar bozulur. Uluslar arası ‘’Bursa Tasavvuf ve Kültürü Sempozyumu’’ adlı kitabın 329. sayfasında bu bağlamda çok manidar bir örnek vardır. Keykavus’un yazdığı Kabusname’de şu ifadeler mevcuttur: Ulema ile (ilim adamlarıyla) sultan ile (devlet başkanıyla) halife arasında alimler bir yerdedir. İkisini de dengelemek düşünülmüştür. Bu ilim adamları sultanın isteklerine karşı koyacaklardır. Bu durum kendilerini dini açıdan zor durumda bırakmaktadır. İmam Gazali bu grubun içine düştüğü açmazı şu misalle açıklamıştır: ‘’Sultanların (devlet başkanlarının) en iyisi ulema ile (ilim adamlarıyla) beraber olan kimsedir. Ancak ilim adamlarının (ulemanın) en kötüsü ise sultanlarla (devlet başkanlarıyla) beraber olmaya çalışan kimsedir.’’ Konu ile ilgili adı geçen kitabın dipnotunda Harvard Üniversitesi’nden kaynak gösterilmiştir. Aynı eserde ‘’Adaletli ol ki dünya ve ahirette devleti ve didarı adalet sayesinde bulursun. Gönlünü zulme heveslendirme çünkü zalimlerin hiçbirinin yardımcısı yoktur. Gönül isterdi ki teşkilatımız olan Diyanet İşleri Başkanlığı ve ilgili birimleri bu konuda ve benzeri konularda toplumu aydınlatsınlar. Kuran’ı bu milletin evlatlarına anlamıyla öğretsinler…