Kıymetli okuyucularım,
Çok tartışılan ve çok konuşulan şu kriz meselesinden bahsetmek istiyorum. Sadece Türkiye değil dünyanın bütün ülkelerinde kriz var. Basit bir genelleme yapılacak olursa karşımıza ilk çıkan ve tüm insanlığı tehdit eden “iklim krizi” ön sırayı alır. Onun peşinden “açlık krizi” gelir. Sıralamak gerekirse “ekonomik krizler, iktisadi krizler, hukuki krizler, peş peşe gelir. Elbette bunların tamamı ahlaki krizlerden kaynaklanmaktadır. Denizlerin, nehirlerin, ırmakların, göllerin, derelerin daha doğrusu akarsuların kirlenmesi insanlık adına büyük bir krizdir. Oksijen kaynağı ormanların yakılması, havanın kirletilmesi krizin katmerlisidir. Bunlarla birlikte bir de sosyal krizler vardır. Mesela cinayetler, madde bağımlıları, insan kaçakçıları, tecavüzcüler, kadın cinayetleri, hırsızlıklar ve sömürüler. Bunların organizatörleri ise vahşi kapitalizmin ve emperyalizmin baronlarıdır. Daha değişik bir ifade ile maddeyi(parayı) ilahlaştıran dünya kolikleridir. Yukarıda sıralamaya çalıştığım temel sebepler beraberinde gıda krizi, israf krizi, enflasyon krizi, trafik cinayetleri krizi, kapkaç krizi, açlık krizi, sosyal hadiseleri de getirmiştir.
Kıymetli okuyucularım, gönül arzu eder ki “İslam aleminde”(Türkiye dahil) bu problemler yaşanmasın. Maalesef oluyor. Hem de ön sıralarda görünüyor. Sebepler halkası ise “israf ve paylaşım eşitsizliği”. Atalarımızın kimi yer kimi bakar, kıyamet ondan kopar sözü İslam dünyasına sanki manto edilmiş. Kuran, vesahih sünnetten uzaklaşmış. Burada ifade etmek istediğim “uzaklaşma sözü” Kuran’ın öğretilerinden uzaklaşmadır. Değilse hepimizin evinde yaldızlı harflerle yazılı Kuran vardır. 1969’larda “silah kaçakçılığı” yapan kişiler vardır. Bir defasında gördüğüm olayı hiç unutmadım. Dolabın ön kısmında Kuran meali ve tefsiri yanında hadis kitapları vardı. Arka tarafında ise tabanca ve mermi doluydu. Rahmetli Yaşar Nuri Öztürk, “Allah ile aldatanlar” diye boşuna söylemiyordu. Yaşadığımız olumsuzluklar, maddi ve manevi krizlerin temelinde yatan gerçek “İslam’dan uzaklaşan, isim Müslümanlığı ile yetinen” bir İslam alemi oluşundandır. Krizlerin tamamının temelinde yatan gerçek ahlak buhranından kaynaklanmaktadır. Çare ise slogan ve söz Müslümanlığından, laf dindarlığından uzaklaşıp; amel, eylem ve tatbikat Müslüman’ı, gösteriş değil icraat dindarı olmaya bağlıdır. “Bir takım düşüncesiz ve dünyaperestlerin yüzünden bizleri helak eder misin Allah’ım” mesajı bu bağlamda yeterlidir.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
ZEKERİYA KILIÇ
Krizlerin sebepleri
Çok tartışılan ve çok konuşulan şu kriz meselesinden bahsetmek istiyorum. Sadece Türkiye değil dünyanın bütün ülkelerinde kriz var. Basit bir genelleme yapılacak olursa karşımıza ilk çıkan ve tüm insanlığı tehdit eden “iklim krizi” ön sırayı alır. Onun peşinden “açlık krizi” gelir. Sıralamak gerekirse “ekonomik krizler, iktisadi krizler, hukuki krizler, peş peşe gelir. Elbette bunların tamamı ahlaki krizlerden kaynaklanmaktadır. Denizlerin, nehirlerin, ırmakların, göllerin, derelerin daha doğrusu akarsuların kirlenmesi insanlık adına büyük bir krizdir. Oksijen kaynağı ormanların yakılması, havanın kirletilmesi krizin katmerlisidir. Bunlarla birlikte bir de sosyal krizler vardır. Mesela cinayetler, madde bağımlıları, insan kaçakçıları, tecavüzcüler, kadın cinayetleri, hırsızlıklar ve sömürüler. Bunların organizatörleri ise vahşi kapitalizmin ve emperyalizmin baronlarıdır. Daha değişik bir ifade ile maddeyi(parayı) ilahlaştıran dünya kolikleridir. Yukarıda sıralamaya çalıştığım temel sebepler beraberinde gıda krizi, israf krizi, enflasyon krizi, trafik cinayetleri krizi, kapkaç krizi, açlık krizi, sosyal hadiseleri de getirmiştir.
Kıymetli okuyucularım, gönül arzu eder ki “İslam aleminde”(Türkiye dahil) bu problemler yaşanmasın. Maalesef oluyor. Hem de ön sıralarda görünüyor. Sebepler halkası ise “israf ve paylaşım eşitsizliği”. Atalarımızın kimi yer kimi bakar, kıyamet ondan kopar sözü İslam dünyasına sanki manto edilmiş. Kuran, vesahih sünnetten uzaklaşmış. Burada ifade etmek istediğim “uzaklaşma sözü” Kuran’ın öğretilerinden uzaklaşmadır. Değilse hepimizin evinde yaldızlı harflerle yazılı Kuran vardır. 1969’larda “silah kaçakçılığı” yapan kişiler vardır. Bir defasında gördüğüm olayı hiç unutmadım. Dolabın ön kısmında Kuran meali ve tefsiri yanında hadis kitapları vardı. Arka tarafında ise tabanca ve mermi doluydu. Rahmetli Yaşar Nuri Öztürk, “Allah ile aldatanlar” diye boşuna söylemiyordu. Yaşadığımız olumsuzluklar, maddi ve manevi krizlerin temelinde yatan gerçek “İslam’dan uzaklaşan, isim Müslümanlığı ile yetinen” bir İslam alemi oluşundandır. Krizlerin tamamının temelinde yatan gerçek ahlak buhranından kaynaklanmaktadır. Çare ise slogan ve söz Müslümanlığından, laf dindarlığından uzaklaşıp; amel, eylem ve tatbikat Müslüman’ı, gösteriş değil icraat dindarı olmaya bağlıdır. “Bir takım düşüncesiz ve dünyaperestlerin yüzünden bizleri helak eder misin Allah’ım” mesajı bu bağlamda yeterlidir.