Mekanı cennet olsun Abdürrahim Karakoç’un 5.11.1985 tarihinde kaleme aldığı ‘’Hangi Bayram’’adlı bir yazısı vardır. Beşinci Mevsim adlı kitabının üçüncü sayfasında ilgili yazıyı okuyabilirsiniz. Merhum şöyle diyor: ‘’Küçüklüğümden beri bir türkü duyarım. Kim söylemişse haklı söylemiş ve tatlı söylemiş. Bayram gelmiş neyime, kan damlar yüreğime.’’ Sonra da devam ediyor. ‘’Deliye her gün bayram’’ diyen halt etmiş. Şimdi tezatlar aleminde yaşıyoruz. Delilerin bayramını dahiler aldı. Heriflerin her günü bayram, her saati toy-düğün içinde. Lüks villalarda rüşvet bayramları, kredi bayramları, vurgun bayramları gırla gidiyor. Köşeyi dönme bayramlarının ucu festivallere kadar uzandı. Duyduğumu davul sesleri yeni, ihdas edilen bayramları müjdeliyor. Uzakta da yakında da olsa davulun sesi bazılarında hoş geliyor.  Tokmağı vuran eniştedir. Milyonların tek eniştesi. Dördüncü sektörün kurucusu. Sonra da şöyle bitiriyor: Anası gezginci kösem oldu da dahası bir türlü adam olmadı. Köyler, kentler festivallerle doldu da bayramlar bir türlü bayram olmadı. Ben de diyorum ki ‘’800 milyon insanın açlıktan öldüğü ve çoğunun Müslüman olduğu dünyamızda kimler bayram yapıyor, kimler kurban ediliyor?’’ diye sormak istiyorum. Türkiye’ye baktığımızda ayda normal olarak 2020 lira maaş alan garibanların bayramı nasıl olur? Buna karşılık ayda 22 bin lira ile 70 bin lira alanların bayramı nasıl olur? Türkiye’nin milli gelirinin yüzde seksenini cebe indiren malum tabaka ile şehit evlatlarını mezarı başında ziyaret edenlerin bayramı nasıl olur? ‘’Geçmişten ders almadık mı acaba?’’ diye düşünüyorum. Ramazan aylarında, Kurban Bayramlarında birkaç garibanın hayatını ekranlara taşıyarak, mazlum milletlerinin halini gündeme getirerek toplanılan paraların nerelere nasıl aktarıldığı ve bunun için adı vakıf, dernek olan birçok kuruluş üyelerinin ellerini rant musluğunda yıkadıklarını milletçe gördük. Bilmem kaç ülkeye yardım ulaşacakmış. Nasıl ulaşacak, kim ulaştıracak belli değil. Nice gıdaların, nice giysilerin depolarda çürüdüğünü basından çokça takip ettiğimiz dönemler oldu. Kızıl Haç’ın bile eline geçen nice malzemelerin yerine ulaşmadığını, daha doğrusu ulaştırılmadığını hep birlikte dinlemiştik. Teröristlerin eline geçen bu yardımların mesulleri kimlerdir? Güvenlik nasıl sağlanacak?