Kıymetli okuyucularım
İnanmış, samimi, dürüst ve ciddi devlet adamları sorumluluğunun bilincinde olan siyasetçiler millete ve Allah'a karşı daima mesuliyetlerinin farkında olmuşlardır. Rahmetli Alparslan Türkeş 12 Eylül 1980 ihtilâlinden sonra Yüksek Mahkeme de savcıların ve hakimlerin huzurunda savunmasını yaparken şöyle diyor, "Ben burada önce Yüce Allah'ın huzurunda, sonra tarihin ve milletin huzurunda olduğumun huşu vakar ve mesuliyeti içinde konuşacağım. Benim için bir hesap verme bahis konusu ise o hesabı milletime ve tarihe vereceğim. Türk milletinin vicdanında teşekkül edecek olan hüküm ve tarihin hükmü mahkemenin hükmünden önce gelir. Huzuru ilahiyeye yüz akı ile çıkmaktan başka hiçbir endişeye gönlümde yer yoktur. Hiç kimsenin merhamet ve insafına şahsen ihtiyacım yoktur. Sözüm tenkidim, talebim yalnız hak ve hakikat namınadır. Yalnız mülkün temeli olan adalet namınadır, yalnız milletim ve devletim içindir." İşte devlet adamı, işte siyaset adamı, işte mesuliyet. Mekanı cennet olsun.
Kıymetli okuyucularım
Takriben 8 yıldan beri bir FETÖ meselesi başını aldı gidiyor. Kimin fesi kimin cebinde belli değil. Suçlamalar, iftiralar, çamur atmalar adeta moda oldu. Biz de millet olarak vallahi billahi bıktık. Kimin yalan kimin doğru söylediği de belli değil. Bilinen ve belli olan tek şey birilerinin bu işten çekildiği onun içinde devamlı kaçmak yollarının denendiği. Halbuki bu aziz millet olanları bitenleri görüyor. Bu menfur, bu alçak, bu hain teşebbüsün sorumluları ortaya çıkarılsın, bu işin siyasi ayağı açıklansın diye TBMM (Türkiye Büyük Millet Meclisi) 'ne verilen önergeler ne için oy birliği ile kabul edilmiyor neden reddediliyor? Şayet bu retler muhalefetin önergesi diye kabul görmüyorsa elbette buna itiraz edilmez. O zaman bir önergede muhalefete hayır diyenler versin. Bakalım sonuç ne oluyor. Bu iş particilik olmaktan çıktı. FETÖ Borsası deniliyor 17-25 Aralık deniliyor. Pensilvanya ziyaretleri deniliyor. Nedense hepsinin de üstü örtülüyor. Bu bağlamda Sayın Devlet Bahçeli'nin sözleri aklımıza geliyor, "Ucu nereye kadar giderse gitsin kime dayanırsa dayansın FETÖ'nün siyasi ayağı mutlaka ortaya çıkarılacaktır" ifadeleri de unutuldu. Son günlerde piyasaya çıkan eski bakanlardan Erdoğan Bayraktar'ın konuşması bu manada önem arz ediyor. Hem milletin hem tarihin önünde bilhassa Allah'ın huzurunda hesap vermekten kaçınmayacağını bilmemiz lazım. Merhum Alparslan Türkeş'in sahip olduğu cesaret ve imanı yaşamalı ve yaşatılmalıdır. Müslüman Türk milleti kim FETÖ'cü kim FETÖ'cü değil öğrenmelidir.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
ZEKERİYA KILIÇ
KİM FETÖCÜ KİM FETÖCÜ DEĞİL
İnanmış, samimi, dürüst ve ciddi devlet adamları sorumluluğunun bilincinde olan siyasetçiler millete ve Allah'a karşı daima mesuliyetlerinin farkında olmuşlardır. Rahmetli Alparslan Türkeş 12 Eylül 1980 ihtilâlinden sonra Yüksek Mahkeme de savcıların ve hakimlerin huzurunda savunmasını yaparken şöyle diyor, "Ben burada önce Yüce Allah'ın huzurunda, sonra tarihin ve milletin huzurunda olduğumun huşu vakar ve mesuliyeti içinde konuşacağım. Benim için bir hesap verme bahis konusu ise o hesabı milletime ve tarihe vereceğim. Türk milletinin vicdanında teşekkül edecek olan hüküm ve tarihin hükmü mahkemenin hükmünden önce gelir. Huzuru ilahiyeye yüz akı ile çıkmaktan başka hiçbir endişeye gönlümde yer yoktur. Hiç kimsenin merhamet ve insafına şahsen ihtiyacım yoktur. Sözüm tenkidim, talebim yalnız hak ve hakikat namınadır. Yalnız mülkün temeli olan adalet namınadır, yalnız milletim ve devletim içindir." İşte devlet adamı, işte siyaset adamı, işte mesuliyet. Mekanı cennet olsun.
Kıymetli okuyucularım
Takriben 8 yıldan beri bir FETÖ meselesi başını aldı gidiyor. Kimin fesi kimin cebinde belli değil. Suçlamalar, iftiralar, çamur atmalar adeta moda oldu. Biz de millet olarak vallahi billahi bıktık. Kimin yalan kimin doğru söylediği de belli değil. Bilinen ve belli olan tek şey birilerinin bu işten çekildiği onun içinde devamlı kaçmak yollarının denendiği. Halbuki bu aziz millet olanları bitenleri görüyor. Bu menfur, bu alçak, bu hain teşebbüsün sorumluları ortaya çıkarılsın, bu işin siyasi ayağı açıklansın diye TBMM (Türkiye Büyük Millet Meclisi) 'ne verilen önergeler ne için oy birliği ile kabul edilmiyor neden reddediliyor? Şayet bu retler muhalefetin önergesi diye kabul görmüyorsa elbette buna itiraz edilmez. O zaman bir önergede muhalefete hayır diyenler versin. Bakalım sonuç ne oluyor. Bu iş particilik olmaktan çıktı. FETÖ Borsası deniliyor 17-25 Aralık deniliyor. Pensilvanya ziyaretleri deniliyor. Nedense hepsinin de üstü örtülüyor. Bu bağlamda Sayın Devlet Bahçeli'nin sözleri aklımıza geliyor, "Ucu nereye kadar giderse gitsin kime dayanırsa dayansın FETÖ'nün siyasi ayağı mutlaka ortaya çıkarılacaktır" ifadeleri de unutuldu. Son günlerde piyasaya çıkan eski bakanlardan Erdoğan Bayraktar'ın konuşması bu manada önem arz ediyor. Hem milletin hem tarihin önünde bilhassa Allah'ın huzurunda hesap vermekten kaçınmayacağını bilmemiz lazım. Merhum Alparslan Türkeş'in sahip olduğu cesaret ve imanı yaşamalı ve yaşatılmalıdır. Müslüman Türk milleti kim FETÖ'cü kim FETÖ'cü değil öğrenmelidir.