SON DAKİKA
Hava Durumu

İslamda yöneticide liyakat ve ehliyet - 2

Yazının Giriş Tarihi: 27.03.2018 21:56
Yazının Güncellenme Tarihi: 27.03.2018 21:56

Sevgili Okuyucularım. Tarih boyunca ve bütün toplumlarda devletin işlevleri içinde en önemlilerinin adalet ve dürüstlük olduğu düşünülmüştür. İlgili İslami kaynaklarda da siyasette adalet ve dürüstlük konusu üzerinde önemle durulmuştur. İslam dünyasının önde gelen siyaset düşünürlerinden Farabi’nin ifadesiyle ‘Toplum sevgi ile kaynaşır, adalet ile yaşar’ Toplumun bekasının teminatı olan adalet, öncelikle bir devlet işlevidir. Devlet her vatandaşına hakkı olan geçim imkânlarını, şeref ve itibarını, sağlığını, eğitimini, huzur ve güvenliğini, makam ve mevkiini vermekle yükümlüdür. Devlet bunları verdiği ve koruduğu takdirde adaleti gerçekleştirmiş olur. Maverdi de bu konuda ‘Edebüd dünya veddin’ adlı eserin 141.sayfasında şöyle sesleniyor: Herkesi kucaklayan bir adalet uygulaması, fertleri kaynaştırmaya ve her bakımdan saygıya sevk eder. Ayrıca ancak kapsamlı bir adaletle ülke mamur olur, iktisadi gelişme gerçekleşir ve devlet güvencede olur.
“Bir ülkede zulüm kadar tahrip edecek başka hiçbir şey yoktur” diyerek ülkedeki bütün bozukluklarda adaletsizliğin mutlaka bir payının ve etkisinin bulunduğunu ifade ederken, evrensel bir gözlemi Maverdi dile getirmiştir. Bu yüzden İslam bilginleri adaletin, insanın bizzat kendisine karşı adil olmasından başlayarak bütün ülkeye dalga dalga yayılması gereken bir rahmet gibi görürler. Farabi ise siyasette adaletin tanımını yaparken ülkenin maddi ve manevi imkanlarından, her vatandaşın ehliyet ve liyakatı ölçüsünde hakkı ve payı bulunduğunu belirterek, bu payı eksiksiz vermenin adalet, eksik vermenin veya hiç vermemenin ya da verilen hakları güvence altına alıp korumamanın bireye zulüm, bir kısım insanlara hak ettiğinden fazlasını vermenin de topluma zulüm olduğunu ifade eder. Devlet hiçbir vatandaştan bir hakkı iradesi dışında bedelini vermeden alma hakkına sahip değildir. Çok ilginçtir ki Farabi bireye karşı yapılan bir haksızlığın topluma karşı işlenmiş bir suç sayılabileceğini de düşünmüştür ki, bireysel haklara toplumsal bir boyut tanınması ancak çağımızda gündeme getirilebilmiştir. Yine Farabi, bireylere haklarının verilmemesini veya kanunda öngörülenden daha ağır cezalar verilmesini, yalnız bireye değil, topluma karşı da bir suç olarak değerlendirmiş olup bu da günümüzde hukukun üstünlüğünü, eşitlik gibi kavramlarla dile getirilen yüksek bir düşüncedir.  Dikkat ederseniz İslamın ilham kaynağı olduğu bütün konular her çağda ve her devirde tazeliğini, cihanşumül oluşunu göstermektedir. Çağımız insanının da ve insanlığında buna ihtiyacı çoktur. (Aynı eser sayfa 549, 550)

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.