SON DAKİKA
Hava Durumu

İSLAM'DA HİLAFET VE HALİFELİK YOKTUR -3-

Yazının Giriş Tarihi: 19.04.2022 13:39
Yazının Güncellenme Tarihi: 19.04.2022 13:39
Kıymetli okuyucularım
Ruhani iktidarı temsil eden kilise kutsal ve dokunulmaz bir kurum olmuş, kurumun başı da doğal olarak papadır. Bu teşebbüs neticesinde İsa tanrılaştırılmış Kilise güç ve yetkileri elinde toplamıştır. Böylece Tanrının İsa'ya yüklediği misyon kiliseye dolayısıyla Hıristiyan din adamlarına yani "ruhban" sınıfa geçmiştir. Böylece dünyevi iktidarı denetleme hakkı da seçkin din adamlarına ait olmuştur. Gelişmeler neticesinde 410 tarihinde imparatorluğun uğradığı felaketlere "Tanrıların intikamı" denilmiştir. Tanrı Devleti isimli eserinde St. Agustinus ilk günahın ürünü olan ve bu yüzden şeytani bir kurum sayılması gereken 'Geçici dünya devletinin karşısına 'İlahi devleti' koydu. Sondaki yıllarda tanrısal devletin kapsamı genişletilerek devam etmiştir. Neticede kilise ile siyasi iktidar arasında gizli çatışma ve otorite yarışı başlamıştır. Fransa'da ve İngiltere'de saldırgan bir ulusal kralcılık eğilimiyle keyfi bir katolik teokrasisi karşı karşıya gelmiştir. Bu çatışma kilisenin otoritesinin sorgulanmasını hızlandırmıştır. Böylece devletin kilisenin etki alanından çıkması ve devlete bağlanmasını savunan aydınlar seslerini yükseltmişlerdir. Papa 13'üncü Leon da dünyevi ve uhrevi (ruhani) kuvvetlerin ayrılığını ve bunların birbirinden (birbirine karşı) bağımsız olduklarını kabul etmiştir.

Kıymetli okuyucularım
Hıristiyan, Batı siyaset teorisi ve geleneği ile Müslüman Doğu siyaset teorisi arasında derin farklılıklar bulunmaktadır. Ancak bazı noktalarda bu iki gelenek arasında benzerlikler de bulunmaktadır. Mesela Petrus’a ait olduğu söylenen (Matta, 16/19) çözme ve bağlama hakkı Müslüman siyaset teorisindeki ehllü'l hal ve'l akd anlayışını yine Hıristiyanların kilisenin ve onun başı olan Papa'nın konumuna ilişkin anlayışları fonksiyon açısından Şii donktrindeki masum imam anlayışını ve Sünni doktrindeki icma teorisini çağrıştırmaktadır. Kilise İsa ile bedenlenmiş kutsal bir kurumdur. Bu kutsal ve dokunulmaz kurumun başı olan papa da doğal olarak mahsumdur ve açıkladığı şey bütün müminleri bağışlayıcıdır. Bu anlayışla Tanrı'nın İsa'ya yüklediği misyon din adamlarına yüklenmiş olmaktadır.

Kıymetli okuyucularım
Hıristiyan Batı'da A) Tarihsel tecrübe B) Din ile ilişkileri bakımından devlet şekilleri (biçimleri) teokrasi, bizantizm, laiklik, oligarşi ve demokrasi olarak ele alınmıştır. Dil, etik ve estetik gibi toplumun öteki maddi ve manevi değerleri ile birlikte kültürel sistemin oluşturulması sağlanır. Hem Batı hem de Doğu'nun tarihsel tecrübelerinde din ile siyaset (yani siyasal otorite) kaçınılmaz biçimde ilişki ve iletişim içinde olmuşlardır. Bu bağlamda devlet biçimleri farklı isimler almışlardır. Batıda üç şekilde ifade edilir. 1) Dine bağlı yönetim. 2) Yönetime bağlı din. 3) Din ve yönetimin birbirinden ayrıldığı. Yönetimin dine tabi olduğu devlet biçimi 'Teokrasi.' Dinin yönetimi tabi olduğu biçim, aralarında küçük anlam farklılıkları bulunmakla birlikte 'Bizantizm.' Din ve devletin birbirinden ayrı olduğu bir biçim ise 'Laiklik' olarak adlandırılır. Hıristiyan Batı toplumlarında teokrasinin değişik tipleri ve türlerine ve de uygulamalarına rastlanmıştır. Burada siyasi iktidarı elinde tutan güç (şef) tanrısal niteliklere sahip bir lider olarak görülmektedir.
Bakınız İslam Toplumu İlmihali 2. Cilt Sayfa 252-256. Türk Diyanet Vakfı Yayınları.
DEVAM EDECEK
 
Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.