SON DAKİKA
Hava Durumu

İSLAM'DA HİLAFET VE HALİFELİK YOKTUR -2-

Yazının Giriş Tarihi: 18.04.2022 16:06
Yazının Güncellenme Tarihi: 18.04.2022 16:06
Kıymetli okuyucularım
Tarihi seyri içerisinde fert ve toplumu yönlendiren ve yöneten en eski kurumlardan olan din ve siyaset arasındaki ilişki daima kendini göstermiştir. Hıristiyan Batı'nın din ve devlet ilişkisi ve Doğu Müslüman ülkelerin yönetim teorilerinin (biçimlerinin) birbirine benzeyen ve birbirinden farklı tarafları vardır. Batı siyaset geleneğinde demokrasi insan hakları ve laiklik gibi kavramlar ön plandadır. Batılaşma süreci yaşayan ülkeler bu yönde farklı uygulamalara ve fikri oluşumlara sahiptirler. Hıristiyan Batı'da daha doğrusu Avrupa'da yüzyıllar boyu süren devlet ve kilise gerilimi yaşamıştır. Bu bağlamda ortaya atılan sözler vardır. "İsa'nın Sezar'ın kileri, Sezar'a Tanrı'nın kileri de Tanrı'ya verin" şeklindeki meşhur sözü ve hükümdarlığın bu dünyada olmadığı şeklindeki ifadesini Hıristiyanlığın başlangıçta insanlara sadece manevi yönde seslendiği ve etki etmek, onları doğru yola sevk etmek iddiasında olduğu ve onun siyasi hukuki bir talebinin bulunmadığı anlamında yorumlanmıştır. Başlangıçta Hıristiyanlık ve Roma arasında bir iktidar sorunu çıkmamıştır. Ancak Hz. İsa'nın havarilerinden St. Pavlos'un Hıristiyanlara yaptığı konuşma ve nasihat durumu değiştirmiştir. 4'üncü Yüzyıla kadar Hıristiyanlar büyük sıkıntılar çekmişlerdir. Hıristiyanlığa yönelik baskı ve işkenceler din konusunda tutucu olan Diocletianus'un 303 yılındaki İznik Fermanı ile büyük bir ivme kazanmıştır. Hıristiyanların toplantılarını yasaklayan, kilise ve kutsal kitapların ortadan kaldırılmasını öngören ve Hıristiyanların vatandaşlık haklarını ellerinden alan hükümler içeren bu Ferman "Büyük Kıyam" döneminin başlangıcı kabul edilmiştir. Bu kıyam döneminden sonra Hıristiyanlar 313 yılında İmparator Constantinus ve Lucinius'un birlikte kararlaştırıp ilan ettikleri "Milano Fermanı (Kilise Barışı)" ile birlikte büyük bir rahatla kavuşmuşlardır. Constantinus 326 yılında İznik'te ilk Konsil’in toplantısına da önayak olmuştur. Neticede İstanbul'u Doğu Roma'nın başşehri yapmıştır. Bu tarihten itibaren Hıristiyanlık Roma İmparatorluğu'nda hızlı şekilde yayılmıştır. Özellikle Doğu'da "Devlet Dini" olma sürecine girmiştir. Batı'daki Hıristiyanların durumu ise askeri, siyasi karışıklıklar sebebiyle Doğu'daki kadar iyi olmamıştır.

Kıymetli okuyucularım
4'üncü ve 5'inci yüzyıllardaki istilalar sebebiyle Roma'nın gücü giderek azalmıştır. İstilacı topluluklarda Hıristiyanlaşmışlardır. Dinleri sebebiyle çeşitli eziyet ve işkence gören Hıristiyanlar 5'inci asrın ortalarından itibaren Roma'yı sarsan Norman ve Macar istilalarından sonra bu istilalara tepki vermemişler ve dünyanın günahkâr devleti olarak gördükleri Batı Roma 470 yılında çökünce Hıristiyanlar dinlerini daha rahat yaşamışlardır. Gelişmeler sonunda meydana gelen küçük krallıklar siyasi alanda hükümran olmakla birlikte kilisenin manevi otoritesini de tanımak zorunda kalmışlardır. Böylece krallarla beraber kilisenin otoritesi de kabul edilmiştir. Ortaçağın tipik, toplumsal ve siyasal yapısı feodal düzen içerisinde acze düşen kralların papalardan yardım istemesi kilise otoritesini güçlendirmiştir.
DEVAM EDECEK
 
Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.