Sevgili okuyucularım… İnsanın sorumlukları arasında “doruluk ve dürüstlük” çok önemli bir yer tutmaktadır. Şamlı Peygamberimiz kendisinden güzel bir nasihat isteyen kişiye “Allah’a inandım de sonra da dosdoğru ol” buyurmuştur. Kuran-ı Kerim’de “Sana buyrulduğu gibi, dosdoğru ol” emri açıktır. Doğruluk ve dürüstlüğün böyle önemli olması kişinin kendi şahsına karşı tutumdan başlamak üzere ilişkili bulunduğu bütün kişilere, çevresine, toplumun tamamına sirayet eder. Ticari faaliyetlerden tutun da devlet idaresine, tüm konu görevlerine kadar hayatın bütün alanlarında ve bütün mesleklerde aranan bir erdemdir. Konuşmadan tutun niyet, irade, karar verme ve kararında durma, hem dini hem de maddi ve manevi hallerde riyadan uzak durma gibi bütün hallerde doğruluk ve dürüstlük esastır. Dürüstlükle uyuşmayan kötülüklerin başında “yalan” gelir. Dinimizde yalan açık olarak münafıklığın birinci ve baş alametidir. Dinimiz insanın hem ruhsal hem toplum düzenine hem de barışa zarar veren her türlü kötülüğü yasaklamıştır. Dürüstlükle uyuşmayan en çirkin şeyi ise hiç şüphesiz yalandır. Doğruluk cennete, yalan ise cehenneme götürür. İslam literatüründe doğruluk bütün iyiliklerin anası, yalan ise bütün kötülüklerin anasıdır. “Riya ve dalkavukluk” gibi davranışlar da dürüstlüğe aykırıdır. Dalkavuklarla karşılaştığınızda yüzlerine toprak savurun emri, onlara yüz verilmemesini ifade etmektedir. Doğruluk ve dürüstlük en çok ihtiyacımız olan erdemlerdendir.
6) Tevazu: insanlara alçak gönüllü olmak, kibirlenip böbürlenmekten sakınma anlamına gelen ahlaki bir terimdir. Kuran-ı Kerim’de “Onlar yeryüzünde tevazu ile yürürler” buyrulmuştur. Peygamberimiz de “Bütün Müslümanlar karşısında mütevazı olmayı” değişmez bir prensip olarak emretmiş ve yaşamıştır. Bununla birlikte Müslümanların başkaları tarafından hor, hakir düşürülmelerine ve izzeti nefisleri zedeleyecek davranışlarda dinimiz müsaade etmez.
“Kalbinde zerre kadar kibir olan kişi cennete giremez” uyarısı son derece önem arz eder. Kibir ve benlik iddiası olan kişi alçak gönüllü olamaz. Hâlbuki bugün için yaşadığımız toplumdaki bütün ihanetlerin temelinde yalan, üçkâğıt, ahlaksızlık ve kibir gelmektedir. Gariban, yaşlı, savunmasız, insanları bile alçakça dolandıranların kullandıkları birinci sermayeleri yalandır. Gösteriş budalalarının yaşadığı kibir ise kirli bez gibi sırıtmaktadır. Neticede teneşire yattığımız zaman ve musalla taşında ne kibirin ne de yalanın hükmü kalmayacaktır.
Asıl olan oraya ve kabire hazır olmaktır. Kalanı yalandır, sahtedir.
DEVEM EDECEK…
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Zekeriya Kılıç
İnsanın görevleri ve sorumlulukları – 3
6) Tevazu: insanlara alçak gönüllü olmak, kibirlenip böbürlenmekten sakınma anlamına gelen ahlaki bir terimdir. Kuran-ı Kerim’de “Onlar yeryüzünde tevazu ile yürürler” buyrulmuştur. Peygamberimiz de “Bütün Müslümanlar karşısında mütevazı olmayı” değişmez bir prensip olarak emretmiş ve yaşamıştır. Bununla birlikte Müslümanların başkaları tarafından hor, hakir düşürülmelerine ve izzeti nefisleri zedeleyecek davranışlarda dinimiz müsaade etmez.
“Kalbinde zerre kadar kibir olan kişi cennete giremez” uyarısı son derece önem arz eder. Kibir ve benlik iddiası olan kişi alçak gönüllü olamaz. Hâlbuki bugün için yaşadığımız toplumdaki bütün ihanetlerin temelinde yalan, üçkâğıt, ahlaksızlık ve kibir gelmektedir. Gariban, yaşlı, savunmasız, insanları bile alçakça dolandıranların kullandıkları birinci sermayeleri yalandır. Gösteriş budalalarının yaşadığı kibir ise kirli bez gibi sırıtmaktadır. Neticede teneşire yattığımız zaman ve musalla taşında ne kibirin ne de yalanın hükmü kalmayacaktır.
Asıl olan oraya ve kabire hazır olmaktır. Kalanı yalandır, sahtedir.
DEVEM EDECEK…