Sevgili okuyucularım
Toplumda çok çeşitli insan modellerini rastlarız. Bunların arasında dindar görünen, muhafazakar görünen, milliyetçi görünen, liberal görünen ve sosyalist görünen nice tipler vardır. Bir de vaziyeti karşı tavır alan bukalemun tipli devamlı yürüyen arabaya bilmesini seven rahat rantiyeciler vardır. Konuşurken mangalda kül bırakmayan takımların içi ayrı dışı ayrıdır. Mesela adam normal zamanlarda başını secdeye koymamış. Hiç cuma namazına bile gitmemiş ancak gelen vali bey ya da kaymakam bey namaz kılıyor. Seninki hiç çaktırmadan camiye gider ve görünebilir bir yerde namaz kılar. Çıkışta ise 'Allah kabul etsin efendim' deme cüretini gösterir. Toplum bunlardan çok çekmiştir. Marmaraereğlisi'nde müftü idim. Bir siyasi partinin grup başkan vekili olan şahsın babası vefat etmişti. Müftülüğe gelen vali beye "Sayın valim müsaadenizle dini sohbet için camiye gireyim" dediğimde hiç bir tavır göstermeden, "Tabii müftü bey. Siz görevinizi yapın. Ben müsait değilim" dediğini ve cenaze namazı kılınacağı anda ön sırada saf tuttuğunu hiç unutmadım. Memur arkadaşlara, "Vali beye havlu verseydiniz" dediğimde, "Hocam abdest almadı ki havlu verelim" diyerek gülüştüler. O cenazede birçok insanın namazdan kaytardığını görünce mikrofonu elime alıp, "Arkadaşlar siz ölmeyecek misiniz? Neden cenaze namazından kaçıp gizleniyorsunuz? On dakika bekliyorum abdestinizi alıp hazırlanın" demiştim. Vali bey de "Sizi tebrik ederim. Çok örnek bir davranış sergilediğiniz" demişti.
Kıymetli okuyucularım
Palavra ve rant idealleri, menfaatperest tipler bir hayli korkak ve ödlek olurlar. 12 Eylül 1980 Darbesi'nde gece saat 04'te öğrenmiştim. Komşum haber vermişti. Televizyonu açtım. Sokağa çıkma yasağı duyuruluyordu. Uyumadan bekledim ve abdestim alıp camiye gittim. Sabahi makamında, yanık ve duygusal bir ezan okudum. Benden başka ezan okuyan yok. Biraz sonra polis arkadaşlar geldiler. Karakola gittik. Başkomiser nazik bir şekilde, "Hocam sokağa çıkma yasağı olduğunu bilmiyor musun" dediğinde ciddi bir şekilde ve kararlı olarak, "Sayın komiserim. Herhalde bu darbe komünist bir ihanet değildir. Öyle olursa zaten teslim olmam. Ölene kadar savaşırım. Vatanın milletin hayrına bir teşebbüs ise elbette ezanımı okurum. Bu benim görevimdir" dedim. Bir görevli kartı alıp evime geldim. Sonraki günlerde Basmane-Dönertaş'da bir araya geldiğimiz arkadaşlardan bazıları şu gerçeği ifade ettiler, "Yumuşak koltuklarda, köfte, kebap sofralarında, çay ve çiğ köfte partilerinde, İslamcı geçilen, şeriat diyen, ezan, Kuran diyerek mücahit kesilenler, cenneti parselleyenler sus pus oldular. Allah korusun tasvip edilmeyen bir hareket olsa bu palavracı slogan dindarları bırakın mücadeleyi, evlerinden bile çıkamazlar" dedi. İdeal adam, ideal insan deyince aklıma Alparslan Gaziler, Fatihler, Mustafa Kemal'ler, Mehmet Akif Ersoy'lar, Alparslan Türkeş'ler, Necip Fazıl'lar, Osman Yüksel Serdengeçti'ler, Ozan Arif'ler ve şehitlerimiz geliyor. İdeal insanlara o kadar ihtiyacımız var ki... Onları slogan, palavra ve de rantiyeci tiplerden ayırmak zorundayız.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
ZEKERİYA KILIÇ
İDEAL İNSAN NASIL OLMALIDIR?
Toplumda çok çeşitli insan modellerini rastlarız. Bunların arasında dindar görünen, muhafazakar görünen, milliyetçi görünen, liberal görünen ve sosyalist görünen nice tipler vardır. Bir de vaziyeti karşı tavır alan bukalemun tipli devamlı yürüyen arabaya bilmesini seven rahat rantiyeciler vardır. Konuşurken mangalda kül bırakmayan takımların içi ayrı dışı ayrıdır. Mesela adam normal zamanlarda başını secdeye koymamış. Hiç cuma namazına bile gitmemiş ancak gelen vali bey ya da kaymakam bey namaz kılıyor. Seninki hiç çaktırmadan camiye gider ve görünebilir bir yerde namaz kılar. Çıkışta ise 'Allah kabul etsin efendim' deme cüretini gösterir. Toplum bunlardan çok çekmiştir. Marmaraereğlisi'nde müftü idim. Bir siyasi partinin grup başkan vekili olan şahsın babası vefat etmişti. Müftülüğe gelen vali beye "Sayın valim müsaadenizle dini sohbet için camiye gireyim" dediğimde hiç bir tavır göstermeden, "Tabii müftü bey. Siz görevinizi yapın. Ben müsait değilim" dediğini ve cenaze namazı kılınacağı anda ön sırada saf tuttuğunu hiç unutmadım. Memur arkadaşlara, "Vali beye havlu verseydiniz" dediğimde, "Hocam abdest almadı ki havlu verelim" diyerek gülüştüler. O cenazede birçok insanın namazdan kaytardığını görünce mikrofonu elime alıp, "Arkadaşlar siz ölmeyecek misiniz? Neden cenaze namazından kaçıp gizleniyorsunuz? On dakika bekliyorum abdestinizi alıp hazırlanın" demiştim. Vali bey de "Sizi tebrik ederim. Çok örnek bir davranış sergilediğiniz" demişti.
Kıymetli okuyucularım
Palavra ve rant idealleri, menfaatperest tipler bir hayli korkak ve ödlek olurlar. 12 Eylül 1980 Darbesi'nde gece saat 04'te öğrenmiştim. Komşum haber vermişti. Televizyonu açtım. Sokağa çıkma yasağı duyuruluyordu. Uyumadan bekledim ve abdestim alıp camiye gittim. Sabahi makamında, yanık ve duygusal bir ezan okudum. Benden başka ezan okuyan yok. Biraz sonra polis arkadaşlar geldiler. Karakola gittik. Başkomiser nazik bir şekilde, "Hocam sokağa çıkma yasağı olduğunu bilmiyor musun" dediğinde ciddi bir şekilde ve kararlı olarak, "Sayın komiserim. Herhalde bu darbe komünist bir ihanet değildir. Öyle olursa zaten teslim olmam. Ölene kadar savaşırım. Vatanın milletin hayrına bir teşebbüs ise elbette ezanımı okurum. Bu benim görevimdir" dedim. Bir görevli kartı alıp evime geldim. Sonraki günlerde Basmane-Dönertaş'da bir araya geldiğimiz arkadaşlardan bazıları şu gerçeği ifade ettiler, "Yumuşak koltuklarda, köfte, kebap sofralarında, çay ve çiğ köfte partilerinde, İslamcı geçilen, şeriat diyen, ezan, Kuran diyerek mücahit kesilenler, cenneti parselleyenler sus pus oldular. Allah korusun tasvip edilmeyen bir hareket olsa bu palavracı slogan dindarları bırakın mücadeleyi, evlerinden bile çıkamazlar" dedi. İdeal adam, ideal insan deyince aklıma Alparslan Gaziler, Fatihler, Mustafa Kemal'ler, Mehmet Akif Ersoy'lar, Alparslan Türkeş'ler, Necip Fazıl'lar, Osman Yüksel Serdengeçti'ler, Ozan Arif'ler ve şehitlerimiz geliyor. İdeal insanlara o kadar ihtiyacımız var ki... Onları slogan, palavra ve de rantiyeci tiplerden ayırmak zorundayız.