SON DAKİKA
Hava Durumu

İBRET ALINACAK BİR HATIRAM -3

Yazının Giriş Tarihi: 14.01.2022 17:03
Yazının Güncellenme Tarihi: 14.01.2022 17:03
Sevgili Okuyucularım
Meydana gelen, önceki iki makalemde arz ettiğim olaylar neticesinde gelen telefon ve telgraflarda, bazıları hariç, çok can sıkıcı ifadeler mevcuttu. ‘’Yahu kardeşim, alemin enayisi sen misin? Allah’ın dinini sen mi kurtaracaksın? Allah dinini korur, sen ekmeğine baksana, çoluk çocuklarını üzmeye ne hakkın var? Sen vatan kurtaran Şaban mısın?’’ şeklinde yüzlerce ifade. Özellikle bazı meslektaşlarımızın ‘’Zekeriyacığım kimin hakkını savunuyorsun? Bir kişi çıkıp da sana avukat tutalım, kendini yalnız hissetme dedi mi?’’ şeklindeki sözlere çok alınmıştım. O yüzden defalarca ağladım. Mahalli gazetelerden 1-2 tanesi ise ‘’Kim bu Zekeriya Kılıç? Muğla’ya nasıl geldi? Bu cesareti nereden alıyor?’’ şeklinde yazılarına devam etti. Bu sırada müftülüğe bir grup insan geldi. Hepsinin de yaşı 70 civarında. Benimle görüşmek istediler. Memura, ‘’gelsinler’’ dedim. Selam verip içeri girdiler. Sözcüleri ‘’Hocam, söylemekten utanıyoruz. Biz  …. köydeniz. İmamın peşinde namaz kılmıyoruz. Muhtar 5 yıldan beri imamın hanımıyla yaşıyor. Hoca da bildiği halde rıza gösteriyor.’’ dediler. Beynim döndü. ‘’İlgileneceğim, şimdi siz çıkıp gidin’’ dedim. Şefi çağırıp söylenenler doğru mu diye sordum. ‘’Evet hocam, doğru. Muhtar Leninist, Marksist birisi. Ondan korkuyorlar. 12 Eylül öncesi, camiye gidenleri taşlatan birisi’’ dedi. Hemen Valilik Özel Kalemi’ni arayarak randevu istedim. Durumu sayın valime arz ettim. ‘’Gerekeni yap, Müftü Bey’’ talimatını verdi. Aynı gün muhtara resmi yazı yazarak, şoförle elden gönderdim. Öbür gün ‘’Muhtar geliyor’’ dediler. Yüreğine ve bileğine güvendiğim 3 elemana kapıda beklemelerini söyledim. Uyur şekilde masanın başında oturdum. Kapıyı bile vurmadan, muhtar içeri girdi. Selam, sabah yok. Elinde büyük taneli 10’luk bir tesbih. Ayak ayak üstünde tak tak çekmeye başladı. Tam bir kabadayı. Başımı kaldırdım ve ‘’Muhtar siz köyde zina ile mi meşgul oluyorsunuz, utanmanız yok mu? dedim. Muhtar, ‘’ Sen kim oluyorsun da bana bunları soruyorsun?  Sana hesap verecek değilim’’ dedi ve ayağa kalktı. Polis çağrı ziline bastım ve seri yumruklarla muhtara giriştim. Elemanlar da gelip müdahale ettiler. 5 dakika geçmeden polis ekibi geldi. Emniyete gittik ve şikayetçi oldum. Vali Bey olaydan haberdar oldu. Muhtarın elinden mühür alınıp 1. azaya verildi. Beni çok kişi uyarıyor. ‘’Sakın hocam, dikkatli ol. O köye falan gitme. Adam kincidir’’ dediler. 3 gün sonra köye gittim. Muhtarın amcası caminin duvarını kullanarak nalbantlık yapıyor. Bunun suç olduğunu söyleyerek hemen yıkmasının aciliyetini anlattım. Aynı gün o iğreti kulübeyi yıktırdım. İmamı da 7 km uzakta bir yere gönderdik. Gelen Başkanlık Müfettişi acele olarak emeklilik dilekçesini vermesini istedi ve 3 ay zarfında emekli edildi. Tabi bu hadiseler yaşanırken malum çevre boş durmadı. Benim için bütün gayretlerini harcayarak Muğla’dan gitmem için her teşebbüse başvurdular. Neticede ne mi oldu? Dönemin Diyanet İşleri Başkanı olan şahsın yakını olduğu söylenilen kişiye yağcılık ve yalakalık yapmadığım için 1988’de ilçe yapılan 5 bin nüfuslu Marmara Ereğlisi’ne tayin edildim. Yaptıklarımdan pişman mıyım? Hayır. Sadece birilerine hakkımı helal etmiyorum.
 
Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.