SON DAKİKA
Hava Durumu

Hoş geldin Ramazan!

Yazının Giriş Tarihi: 05.05.2019 21:17
Yazının Güncellenme Tarihi: 05.05.2019 21:17
İslami bir anlayışta nefse ve şeytani arzu ve isteklere kölelik yoktur. Nefis ile mücadele vardır. Ancak nefsimize zulmetmek de men edilmiştir. Bu bağlamda oruç tutmak asla insanları beşeri ihtiyaçlarından men etmek anlamına gelmez. Hatta Ramazan ayında daha güzel yemekler ve şerbetlerle, temizliğe gösterilen özenle çok farklı bir güzelliğe kavuşuruz.
Sadece bir ay müddetle yemek saatlerimiz değişir. Fiziki ihtiyaçlarımız sahur ile iftar arasında sabit olur. Buna da bir Müslüman olarak Allah’ın koyduğu ölçüler olarak, şanlı Peygamberimizin tavsiyeleri dahilinde uyarız. Hiçbir şart dahilinde hayatımızı tehlikelere atmadan bir ay süreyle bu emirleri uygularız. Yıllardan beri yapılan istatistiklerde Ramazan ayında alkolün, uyuşturucunun, madde düşkünlüklerinin, intiharların, akan gözyaşlarının azaldığı görülmüştür. Onun içindir ki bizler, Müslüman olarak Mukaddes Kitabımız Kur-an’ı Kerim’in “insanların başıboş kalmayacaklarını” belirten hükmünü çok gerçekçi buluyoruz. Burada şanlı Peygamberimizin “iftarı acele ediniz, sahuru son anına kadar geciktiriniz” emri çok manidardır. İradenin terbiyesi damak nefsi arzu ve isteklerimizi inkâr etmek değil, bilakis disiplin altına almaktadır. Bu yüzdendir ki Ramazan’dan sonra uzun müddet öğle yemeği ihtiyacı hissetmeyiz.
Sevgili Peygamberimiz ve onun yüce kadrosu olan sahabeler zaten bütün hayatları boyunca mazeretleri olmadığı sürece öğle yemeği yemekten uzak durmuşlardır. Bu güzel alışkanlık ve güzel sünnet Selçuklular ve Osmanlılar döneminde de yürütülmüştür. Ta ki saray hayatına karnaval eğlenceleri ve lüks girinceye kadar... Bu da Frenk adetlerini taklitle başlamıştır. Dahası 1950’li yıllara kadar, hatta ondan sonraki yıllarda bir Müslüman Türk çocukları sabah namazından sonra üzerlerine güneş doğmadan ağızlarına bir kaşık balı, pekmezi veya benzeri bir tatlı ile yahut başka bir yiyecekle mesaiye işe başlar, kuşluk saatinde ilk yemeklerini yerlerdi. Sonra da öğle namazına kadar çalışırlardı. Namazı kıldıktan sonra tekrar çalışmaya başlarlardı. İkindi namazından sonra dinlenirler ve akşam namazına hazırlanırlar, peşinden akşam yemeği yerlerdi. Ramazan insanı böyle bir günlük programa hazırlamaktadır.
Bakmayın şimdiki zamanın Frenk adetlerine. Ziyafetler, menüer, resepsiyonlar, sonsuz israfkar, moda harcamaları, balolar, kutlama günleri… saymakla bitmiyor. Bırak dindarlık, dervişlik, ehli takva tanımlamalarıyla yenilen etlere, butlara bakarsanız moraliniz hepten bozulur. Kolay mı batıcı olmak, kolay mı çağdaş yaşam tarzı, kolay mı modern hayat?! 250 yılda en az 250 defa değerlerimiz çiğnenmiş. Bari Ramazan ayımızı olsun kirletmeyelim.
Kastettiğim Ramazan eğlenceleri maskesiyle kültür istilasına uğramamızdır. Hak şu Enderun usulü Teravih anlayışını hiç anlamıyorum. İnşallah iş işten geçmeden özümüze döneriz.
Devam edecek…

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.