İyi ile kötünün, hayır ile şerrin kavga alanı olan dünyamızda çok acil bir sulh ve barışa ihtiyaç vardır. Barış ve sulh sarayına yapılan saldırılar şiddetli şekilde devam ediyor. Bu sulh ve barış yarışında İslam alemi, Müslümanlar nerede? Kendi aralarında birlik olup, yüce dinimizin sulh ve barış emrini mi yaşıyorlar yoksa Veda Hutbesi'nde yapılan vasiyete, verilen peygamber mesajına aykırı şekilde birbirlerinin boynuna vurarak, cahiliye adetlerine mi dönüyorlar? Sorunun cevabını kısaca vermek gerekirse “Evet cahiliye adetlerine ve zulmüne İslam alemi geri dönmüştür. İşte ben bu yazıyı yazarken Suriye’deki hain bombalamaların haberleri ekranlara geliyor. İnsan adeta kahroluyor. “CİHAD Fİ SEBİLİLLAH” diyerek sadece kendi bölgelerinde değil, dünyadaki barışı ve sulhu sabote ederek sıcak savaşı ateşleyen bir manzara ortaya çıkıyor. Hepsi de Müslüman bilinen ve Müslüman geçinen bu kardeş ülkelerin kendi bölgelerinde halledilmesi gereken bir sürü problem vardır. Birlik, bütünlük, kardeşlik, neden niçin sonraları dağıldık. Birbirimizi arkadan vurmaya başladık. Birinci Dünya Savaşı'nda, Cezayir meselesinde, Filistin’de, Kudüs’te, Suriye’de, Irak’ta, İran’da, Yemen’de ve diğerlerinde sergilenen oyun aynıdır. Niçin bunlar yapılıyor? Bunun kime faydası var. Dünya barışını sağlamakla görevli İslam alemi Allah katında mesul duruma düşmüştür. Beklenen barış bir türlü gerçekleşemiyor. Bulundukları coğrafya itibarı ile ekonomik, siyasi, iktisadi yönden İslam aleminin aralarında yaklaşmalarına çok ihtiyaç vardır. Bu yaklaşım zaruridir, mecburidir. Hem kültürel yönden hem de dini inanç bakımından mecburi olan bu yaklaşımlar kahpece sabote edilmektedir. İslam milleti ve toplulukları, İslam devletleri arasındaki manevi bağ koparılıyor. Çıkarcı, şahsiyetçi, milli ve manevi doğalardan uzak leş kargaları İslam ülkelerinin başında bulunuyor. Bir tek Türk milleti ve Türk Devleti'nin gayretleri yetmiyor. Bağdat Paktı, Arap Birliği, Sadabad Paktı, Dünya İslam Gençlik Teşkilatı ve diğerleri işe yaramadı. İslam dünyası bütünleşmeye mecburdur. Bu da aksiyonla olur. İman aksiyona dönüşmezse sahibini bile kurtarmaz. Hicret aksiyona dönüşmeli. Tarihi seyri içinde buna tekrar yapacak olan Müslüman Türk milleti ve Türk Devleti olacaktır. Kiralık beyinler, korkak canlılar, yaşayan ölüler, kılıç dansı ile Müslümanların şerefini satan sözde krallar bu aksiyonun ancak yüz karası olurlar.
DEVAM EDECEK...