SON DAKİKA
Hava Durumu

Hedef ne olmalıdır belirleyen kimdir - 2

Yazının Giriş Tarihi: 28.02.2018 22:06
Yazının Güncellenme Tarihi: 28.02.2018 22:06
Sevgili Okuyucularım.
Kapitalist sistemlerde gayelere ulaşmak için değişik entrikalar ve dolaplar çevrilir. Kapitalizmin köpek dişleri, ısırdığını parçalayamazsa ağrımaya başlar. Türk milleti Osmanlı dahil olmak şartı ile farklı bir misyona sahipti. O misyonun adı “İslamiyet’ti”. Bir müslüman ülke olarak Türkiye her halükarda başının çaresine bakmasını bilmiştir. Modern hayat tarzını kendisine has dinamikleri ile çözebilmiştir. Bu dinamiklerin hepsi dinle çerçevelenmiştir. Ülke olarak Kafkaslarda, Ortadoğu’da ve Balkanlar’daki insanlar tarafından etkisinden kopulamayacak bir cazibe merkezi haline gelmişti. Cumhuriyetin ilanından sonra Türkiye’nin ihtiyacı olan bir iç pazarı oldu, ne yazık ki “milli” bir pazarı olamamıştır.
Demiryolları beynelmilel kapitalizmin iç pazara nüfusuna hizmet etmiştir. Ülke sınırları içinde kapitalist bir palazlanma imkanı ve teşviki olamamış, ancak başka bir alanda kolaylık sağlanmıştır. O da beynelmilel kapitalizmin müşterisi olmaya verilen önemdi. Yani tek kelimeyle teslimiyetçi bir taklit hastalığı adeta piyasayı sarmıştı.
Öyle ki sohbet anında birisi sözgelimi “Yapma” diyerek alaycı bir üslup kullanmış ise öteki anında lafı yapıştırır. “Yapma değil Avrupa” cevabını verir. Sayıları parmakla gösterilecek kadar az olan milli hamlelerden yana tavır koyanlar da bu bağlamda yalnız kalmışlardır. Daha doğrusu Türkiye her toplum modelinden işine yarayacak ne varsa devşirmeye çalışmıştır.
İşte Birinci ve İkinci Dünya savaşları arasında milli hamle yapmaktan alıkonulan Türkiye pilot eğitiminden Sümerbank’ın kadrolarının yetişmesine ve meslek odalarının örgütlenmesine kadar taklitler ve kopyalarla işlere girişilmişti. Bürokrasinin dipçikleri hissediliyor, fakat dillendirilmiyordu. Çatlaklar, yanıklar, çukurlar alabildiğine fazla idi. Bu bağlamda Mustafa Kemal de yalnız kalmış görünüyordu. Tahsildar baskıları bile dile getirilemiyordu. Tam bu sıralarda dünyadaki totaliter rejimlerle demokratik rejimler arasında adeta savaş veriliyordu. Bu ortamda Türkiye her iki tarafa da aşinalık gösteriyordu. İnsanlığın şikayeti kapitalizmin nasıl işine yarayabilirdi. Savaşın getirdiği yıkım ve buhranlar demokrasiyle beraber, medeniyete ve kültüre olan güveni de bir ölçüde yıkmıştı. Bütün bu savaşların ve problemlerin neticesinde kazanan Amerikan Doları olmuştu. Çünkü Japonların ense kökünde bomba patlatan dolar olmuştu. Bu bağlamda Avrupa’nın en derin endişesi ise önce, “Türklerin tasallutundan kurtulmak, sonra da Türkleri bertaraf edip, tarihten silmek ve kültürel birikimi yok etmekti.”
DEVAM EDECEK   

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.