Ben Müslümanım. Hz. Muhammed (s.a.v)’in getirdiği dine inanırım. Onun ümmetiyim. Mübarek zatınızın da Allah’ın (c.c) peygamberi olduğunu şüphesiz kabul ederim. Senin getirdiğin dine inanan ve sana ümmet olduğunu iddia eden milletlerin (Hristiyan aleminin) yirminci yüzyılda yaptıklarını arz ediyorum. Yüzyıllar öncesi ellerinde farklı İnciller, göğüslerinde senin çarmığa geriliş şeklini tasvir eden putlarla (güya getirdiğin dini yaymak için) sefere çıkmışlar. Ölmeler, öldürmeler, yağmalar, talanlar ve mahvedilen memleketler olmuş. Girdikleri yerlerden bir daha çıkmamışlar. Tabi zorla kovuluncaya dek. Çok yerden kovulmuşlar ama derileri gibi bahtları da (talihleri) kara olan Afrika’dan bir türlü kopmamışlar. Keyfi öldürmeler, ırza geçmeler, işkenceler, mal gaspları devam ediyor. Kölelik sözde bitti ama orada sürüyor. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Teşkilatı seninkilerin kurduğu ve uymadıkları lüzumsuzluklar olmaya devam ediyorlar. ‘Başkalarının canında, malında, toprağında, ırzında ne hakkım var’ diyen samimi bir tek ümmetin olduğuna inanmıyorum. (Hristiyan alemi zulüm üçgeninin iki köşesini oluşturuyor.) Haşa getirdiğin kitap (İncil) öyle mi emrediyor? Böyle emrediyor demiyorum. O kitap adaleti, doğruluğu, şefkati, helali, haramı, hoşgörüyü anlatıyordu. Çünkü onlar benim kitabım Kur’an’da mevcut. Sana senin ümmetinle mahşer yerinde kurulacak mahkemede şahitlik yapacağımı arz ederim. Bu nasıl ehli kitap ki önce ellerinde İncil, sonra omuzlarında tüfekle geldiler. Evleri, ekinleri bizim olan topraklara ve uzak ülkelerin uğursuz insanları ne hakla geldiler, anam ne hakla geldiler? Allah bir dediler inanıverdik. Anlamadılar kullar arasındaki farkı. Zulüm üstüne zulüm yığdılar. Korku üstüne korku… Siyah derili insan öğüttü dur durak bilmeden kurdukları medeniyet çarkı. Dost olmak, misafir olmak dururken şart mıydı ellerinde silah olması. Bizde de vardı iki el, iki ayak, iki göz. Bizim de yüreğimiz vardı, sevmesini bilirdik. Suç muydu derilerimizin siyah olması. Dövdüler, vurdular, kovdular, sürdüler. Öz çocuklarımızı öpüp, koklayamadık. Erkeklerimiz karısız, kadınlarımız kocasız kaldılar. Bize ait olan her şeyimizi yeni efendilerimiz aldılar. Namusumuzu bile saklayamadık. Günü yok, ayı yok, yılı yok her zaman gökyüzünü kızıla boyadı akıttıkları kan. Köle yaptılar bizi medeniyet. Götürdüler madenlerimizi, meyvelerimizi, çocuklarımızı ve işte onlardan geriye kalan boş bir kilise, taş bir kule, bronz bir çan. Gel bunları da götür gideceğin yere adaletsiz medeniyetin babası, ölçüsü menfaat olan beyaz insan. Liderlerin de, devletlerin de alçak ve çukur hale gelmiş. Yuh olsun seni alkışlaya ellere.
(Kaynak: Abdurrahim Karakoç. Mekanı cennet olsun.)
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
ZEKERİYA KILIÇ
Hazreti İsa’ya dilekçem var
(Kaynak: Abdurrahim Karakoç. Mekanı cennet olsun.)