Kıymetli okuyucularım,
Millet olarak özlem ve hasretini çektiğimiz siyaset adamları ve siyasi kadrolar konusunda ortak görüşümüz ve kanaatimize bakıldığında varılan sonuç şudur: “Hesap veren ve hesap soran siyasi kadro ve siyaset adamlarının olmayışı.” Atalarımızın tabiriyle tükürdüğünü yalamayan, sözünde duran ve sözünün eri olan mert adamlar. Seçim meydanlarında milletin huzurunda hesap sormazsan namerdim diyenlerin millete verdiği sözlerin slogan ve palavralardan ibaret olduğunu çok gördük. Bırakın hesap sormayı, hesap verecek duruma gelmeleri çok manidar ve düşündürücüdür. Türk milleti olup bitenleri dikkatli ve hassas bir şekilde takip etmektedir. Yalancının mumu yatsıya kadar yanar demişler. Artık mumlar sönüyor. İstismar edilen milli ve manevi değerlerimiz yeter artık diye bizlere sesleniyor. Adaletin ayaklar altına alınması, gelir dağılımındaki eşitsizlik, yolsuzluklar, ayrıştırmalar, toplumsal nifaklar, cinayetler, tecavüzler, hırsızlıklar devamlı artıyor. Pişmiş kelle gibi sırıtan problemlerin ve sorunların çözümü nedir? Bu soruya verilecek cevap sistemin tatbikatını zorlaştıran kadrolardan kurtulmak ehil olanlara sözünün eri olanlara teslim etmektir. Bütün bunlar bir araya gelince millet olarak şu veya bu isimler, şahıslar kullanılarak aldatıldığımızı bilmemiz lazımdır. Yok, efendim onlar dindarmış, muhafazakârmış, liberalmiş, sosyal demokratikmiş gibi istismarcılar ortam bulmayacaktır. Maskeler düşecektir.
Kıymetli okuyucularım,
Manzaraya bakınca insan tiksiniyor. Hani 4’üncü Murad, İncili Çavuşa soruyor ya: “Yahu İncili, Kürk mürk derler, yemek memek derler, padişah madişah derler. Bunların anlamı nedir?” İncili cavuş cevap verir. Hünkârım kürk şu sizin giydiğiniz elbiselerdir. Mürk ise bizim giydiğimiz şeylerdir. Yemek sizin yediğiniz çeşitli yiyeceklerdir. Memek ise bizim yediğimiz kırıntılardır. Padişah rahmetli babanızdı madişah ise sizsiniz” der. Günümüzde manzara budur. Ekranlardaki çeşitli yemek yarışmaları belli bir elit sınıfı bağlar. Lüks arabalar, lüks evlerde böyledir. Gönül arzu eder ki taşlar yerine otursun. Adalet vezir olsun, rezil olmasın. Kadın cinayetleri, hırsızlıklar son bulsun. Minareyi çalanlara kılıf hazırlayanlar deşifre olsun. Verilen sözler tutulsun. Millet bahtiyar olsun. Devlet payidar olsun. Sosyal hırsızlıklar son bulsun. İşte özlediğimiz siyaset budur. Bunu da gerçekleştirecek olan milletimizdir.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
ZEKERİYA KILIÇ
Hasretini Çektiğimiz Siyaset
Kıymetli okuyucularım,
Millet olarak özlem ve hasretini çektiğimiz siyaset adamları ve siyasi kadrolar konusunda ortak görüşümüz ve kanaatimize bakıldığında varılan sonuç şudur: “Hesap veren ve hesap soran siyasi kadro ve siyaset adamlarının olmayışı.” Atalarımızın tabiriyle tükürdüğünü yalamayan, sözünde duran ve sözünün eri olan mert adamlar. Seçim meydanlarında milletin huzurunda hesap sormazsan namerdim diyenlerin millete verdiği sözlerin slogan ve palavralardan ibaret olduğunu çok gördük. Bırakın hesap sormayı, hesap verecek duruma gelmeleri çok manidar ve düşündürücüdür. Türk milleti olup bitenleri dikkatli ve hassas bir şekilde takip etmektedir. Yalancının mumu yatsıya kadar yanar demişler. Artık mumlar sönüyor. İstismar edilen milli ve manevi değerlerimiz yeter artık diye bizlere sesleniyor. Adaletin ayaklar altına alınması, gelir dağılımındaki eşitsizlik, yolsuzluklar, ayrıştırmalar, toplumsal nifaklar, cinayetler, tecavüzler, hırsızlıklar devamlı artıyor. Pişmiş kelle gibi sırıtan problemlerin ve sorunların çözümü nedir? Bu soruya verilecek cevap sistemin tatbikatını zorlaştıran kadrolardan kurtulmak ehil olanlara sözünün eri olanlara teslim etmektir. Bütün bunlar bir araya gelince millet olarak şu veya bu isimler, şahıslar kullanılarak aldatıldığımızı bilmemiz lazımdır. Yok, efendim onlar dindarmış, muhafazakârmış, liberalmiş, sosyal demokratikmiş gibi istismarcılar ortam bulmayacaktır. Maskeler düşecektir.
Kıymetli okuyucularım,
Manzaraya bakınca insan tiksiniyor. Hani 4’üncü Murad, İncili Çavuşa soruyor ya: “Yahu İncili, Kürk mürk derler, yemek memek derler, padişah madişah derler. Bunların anlamı nedir?” İncili cavuş cevap verir. Hünkârım kürk şu sizin giydiğiniz elbiselerdir. Mürk ise bizim giydiğimiz şeylerdir. Yemek sizin yediğiniz çeşitli yiyeceklerdir. Memek ise bizim yediğimiz kırıntılardır. Padişah rahmetli babanızdı madişah ise sizsiniz” der. Günümüzde manzara budur. Ekranlardaki çeşitli yemek yarışmaları belli bir elit sınıfı bağlar. Lüks arabalar, lüks evlerde böyledir. Gönül arzu eder ki taşlar yerine otursun. Adalet vezir olsun, rezil olmasın. Kadın cinayetleri, hırsızlıklar son bulsun. Minareyi çalanlara kılıf hazırlayanlar deşifre olsun. Verilen sözler tutulsun. Millet bahtiyar olsun. Devlet payidar olsun. Sosyal hırsızlıklar son bulsun. İşte özlediğimiz siyaset budur. Bunu da gerçekleştirecek olan milletimizdir.